Deden geldiğinde işlerini halledip seni geri gönderir. | Open Subtitles | علي جدك الإنتهاء من أموره وبعد ذلك سوف يُرتب الأمور كي نتحرر. |
Pis işlerini başkalarına yaptırır. | Open Subtitles | يُمكنه أن يأتي بأناسٍ آخرين ليفعلوا أموره القذرة. |
Benim için endişelenme, yani. Ben bir yetişkinim. Bir yetişkin kendi işlerini halletmeyi becerebilir. | Open Subtitles | لكن لا تقلق بشأني، أنا فتى كبير الفتى الكبير يستطيع إنجاز أموره بنفسه |
Bu yüzden benim yapacağım, son kalan işlerini halletmesi için ona biraz zaman kazandırmak ve çocuklarının kalabilmesi için bir şans tanımak. | Open Subtitles | حتى ينظم أموره ، ومن ثمّ سأمنح أطفاله الفرصة للبقاء |
Haber yayılmadan önce kendi işlerini halletmesi gerekiyor. | Open Subtitles | أنه مستميت لمعالجة أموره قبل أن تنتشر الأخبار. |
İşlerini yoluna koymaya yetecek kadar iksir var. | Open Subtitles | لديه ما يكفيه من الأكسير ليرتب أموره |
O da işlerini yazarak yapıyor. | Open Subtitles | و هو أيضاً يتذكر أموره عن طريق الكتابة |
Söyleyin de işlerini düzene koysun zira onu artık kimse kurtaramaz. | Open Subtitles | الأفضل أن تنصحه بترتيب أموره |
Colorado'daki federal hapse teslim olmadan önce işlerini yoluna koyması için Larson'a 1 aylık süre verildi. | Open Subtitles | أعطِيَ (لارسون) شهراً واحِداً لِيُرتّب أموره "قبلَ أن يُسلِّم نفسه إلى السّجن الفيدراليّ بولاية "كولورادو |
- İşlerini halletmesi için belirli bir süresi var. | Open Subtitles | هنالك وقت معين ليرتب أموره |