şanslısın. Çok şanslı. - Sen aşağıya gelmeden önce uyanmamış. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ جداً أنك عدت إلى هنا قبل أن تستيقظ |
Onu polis yerine ben bulduğum için şanslısın. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ لأنّـه وقـع في يدّي بدلاً من الشرطة |
- Bugün çok şanslısın, Spike. - Şansımı yanımda getirdim. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ اليوم يا سبايك لديّ تميمة الحظ معي |
Şanslıysan 6 ayda biraz para kazanırsın. | Open Subtitles | إذا أنتَ محظوظ لربّما تحصل على بعض المال في نصف سنة. |
Bayım, üzerinize devrilmediği için Şanslısınız. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ يا سيدى لأنها لم تلتف |
Böyle bir evliliğin olduğu için ne kadar şanslı olduğunu bilmiyorsun. | Open Subtitles | أنت لاتعي كم أنتَ محظوظ بزواجك الذي حصلت عليه |
şanslısın ki, Arnold Palmer'ı yenmeme yardım ettin. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ كونكَ ساعدتني بهزيمة هذا اللاعب المحترف بالغولف |
Annen gittiği için şanslısın, saçma sapan laflarını duymuyor. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ أنّ أمّك ليست هنا لتسمعك تنطق بهذا الكلام المجنون |
Seni öldüremediğim için şanslısın. Ucube. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ لكوني منهيًّا عن قتلكَ أيُّها المسخ |
Hemen şu an masanın altına girip taşaklarını ağzına vermediğim için şanslısın. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ أنّي لن أنزل تحت هذه الطّاولة ولا أقتلع خصيتاكَ وآكلهما على العشاء. |
Boğazına hortum dayayıp seni suyla boğmadığım için şanslısın. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ لأنني لم أضع خرطوم مياه أسفل حنجرتك وأغرقتك. |
- şanslısın. Kate bir işçiden söz ediyordu. | Open Subtitles | لا أستطيع السماح لها بأن ترى السقف أنتَ محظوظ |
Her gün buraya geldiğim için şanslısın. Bu sidiği içip duruyoruz. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ لأنّني آتي هنا كل يوم ؛ لأشرب الخمر. |
Zaten oraya gidiyorduk. Arabamıza bindiğin için şanslısın. | Open Subtitles | كنّا ذاهبون إلى هناك أنتَ محظوظ لأنك اخترتنا |
Eğer doğruysa, çok şanslısın. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ جداً، إذا كان الأمر صحيحاً |
Atış yaptığım kolum olmadığı için şanslısın. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ أن هذه لم تكُن يدي القوية |
Ama şanslısın. Rehin almak zorundayım. | Open Subtitles | ولكن أنتَ محظوظ ، فسوف أبقيكَ كرهينة |
şanslısın, yine yağmur başladı. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ لقد بدأت تمطر من جديد |
Sen eBay'e koy... Bu kız seni öldürmediği için şanslısın. | Open Subtitles | لن تضع هذا الشيئ على موقع "آيباي" أنتَ محظوظ جداً أنها لم تقتلك |
Şanslıysan bir ay. | Open Subtitles | -شهر، إذا أنتَ محظوظ . |
Bu kazadan kurtulduğunuz için Şanslısınız. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ بنجاتُكَ من تلكَ الحادثة. |
Senin için her şeyi yapacak bir arkadaşa sahip olduğun için ne kadar şanslı olduğunu bilmiyorsun. | Open Subtitles | ليست لديك فكرةٌ كم أنتَ محظوظ لوجود صديقةٍ قد تفعل أيّ شيءٍ لك. |