Eğer hiç işaret gelmezse, benim tehlikede olduğumu anlayıp saldıracaklar. | Open Subtitles | إن لم أعطي الإشارة معناها أنني في ورطة وأنهم سيهجمون |
Pekâlâ, bu telsizi al ve benim belirttiğim kontrol noktalarında olduğumu teyit et. | Open Subtitles | حسناً , هذا جهاز اتصال لاسلكي و الذي يثبت أنني في نقاط متعددة |
Avantaja sahip olduğumu düşünüyordum çünkü orada dedektif bana "Eve gitmeni sağlayacağım." diyordu. | Open Subtitles | كنت أعتقد أنني في وضع جيد لأن المحقق أكد لي أنني سأذهب للمنزل |
Delhi'ye ya da Güney İtalya'ya ilk gittiğimde kendimi nasıl evimde hissettiğimi görünce çok şaşırdım. | TED | حينما ذهبت إلى دلهي للمرة الأولى أو للأجزاء الجنوبية لإيطاليا، كنت منهشة كيف أنني فعلا أحسست أنني في وطني. |
Bir Kindle okuyabilmek için kendimi işte hissetmeme gerek yok; | TED | لا يتوجب علي أن أشعر أنني في العمل لأقرأ من كندل |
Aşırı derecede tutkulu olduğum çalışmamı sürdürmeme olanak sağlayan ve her gün merakımı, öğrenme isteğimi besleyen inanılmaz bir yolculukta olduğumun farkındayım. | TED | أُدرك الآن، أنني في هذه الرحلة الرائعة التي تسمح لي أن أتابع عملي الشغوفة به للغاية، وشيئًا يُغذي فضولي بشكل يومي. |
Loretta karımı aradı ve ona toplantıya kaldığımı söyledi. | Open Subtitles | لقد اتصلت بزوجتي و قلت لها أنني في اجتماع مجلس إدارة |
Burada olduğumu iddia etmeye kalksanız bile şimdi Gresham Kulüp'te yemek yediğime yemin edecek dört tane çürütülemez tanığım var. | Open Subtitles | على الرغم أنك كنت تعزم أن لدي أربعة شهود لا يمكن الشك بهم الذين سيشهدون ويقسمون أنني في الوقت الحاضر |
Benim bahçede olduğumu sanıyordu ama ben tuvalette çok sessizce çişimi yapıyordum. | Open Subtitles | كانت تظن أنني في الحديقة لكنني كنت في المرحاض أتبول بهدوء جدا |
Pekâlâ bu belli ki rüyada olduğumu fark ettiğim bir rüya. | Open Subtitles | حسنا، من الواضح أن هذا حلم عندما أدرك أنني في حلم |
Axl'ı gördüğünüzde ona kasabada olduğumu ve görüşmek istediğimi söyleyin. | Open Subtitles | عندما ترين أكسل اخبريه أنني في الجوار وأريد أن أراه |
Diyelim ki ben çok başarılı oldum. ve ertesi gün size ne kadar başarılı olduğumu söylemek istedim. | TED | دعونا نفترض أنني في ازدهار، ثم أردت إخباركم في الغد كيف أبليت حسنا. |
Ancak mesela, uçaktayken birisi ne yaptığımı sorarsa genellikle editör olduğumu söylerim. | TED | لكن إذا كنت، لنقل أنني في طائرة، وسأل أحدهم ماهو عملي، عادة أقول أنا محررة. |
Tatilde olduğumu, birbirimizi tanımadığımızı... ve bu harika kadına dönüşeceğimi bildi. | Open Subtitles | أعني ، لقد عرفت أنني في رحلة وأننا لا نعرف بعضنا البعض وأني سأصبح إمرأة ذات شأن |
Işık görürse evde olduğumu anlar. | Open Subtitles | إذا رأت الضواء هنا فستعرف أنني في المنزل |
Bu konuda biraz isteksiz olduğumu itiraf etmeliyim | Open Subtitles | ربما أعترف أنني في مشكلة صغيرة بالعمل على السيطرة على حماستي |
Ne gariptir ki, yaklaşık 13 yaşına geldiğimde uzun süre boykot ettikten sonra kendimi toplantılardan birine tekrar katılırken buldum. | TED | من المضحك أنني في عمر الثالثة عشر، عدت مرة أخرى لحضور تلك اللقاءات، بعد مقاطعتي لها لفترة طويلة. |
Uzun süredir kendimi böyle iyi hissetmemiştim. | Open Subtitles | أشعر أنني في حالة جيدة جداً، فأنا لم أشعر هكذا منذ فترة طويلة |
Nate burada. Birinci mevkide olduğum sürece tutukluğunu paylaşacağım. | Open Subtitles | سأتشارك الحبس طالما أنني في المركز الأول |
Ona, sanırım hoşlandığım biriyle birlikte bir otelde kaldığımı söylediğimde iyice çıldırdı. | Open Subtitles | عندما أخبرته أنني في فندق مع فتى يعجبني فقد عقله |