her toplantının veya tuvalette geçirdiğin her anın derin ve bilgelik dolu olduğunu sanıyorsun ama beni kovman hataydı. | Open Subtitles | تظن أنه كل مرة تقوم فيها باجتماع أو تتبرز يكون الأمر عميقاً ومليئاً بالحكمة لكنك ارتكبت خطأ بتركي أذهب |
Bunun anlamı, her bir değer gerçek zamanlı eşlenmek için sunuculara otomatik olarak yollanıyor. | TED | ما يعنيه ذلك هو أنه كل قراءة يمكن أن تنقل أوتوماتيكيا إلى خوادم ليتم تعيينها في الوقت الحقيقي. |
Evet, görünüyor ki şimdiye kadar test edilmiş her erkek olimpik güç atleti bu varyantlardan en az birini taşıyor. | TED | حسنا، لقد اتضح أنه كل لاعب قوى أوليمبي ذكر تم اختباره يحمل على الأقل أحد أنواعه |
Tabii ki, hâlâ çok yüksek bir rakam ama bu aynı zamanda her yıl 8 milyon çocuğun fakirlikten dolayı ölmek zorunda olmadığı anlamına geliyor. | TED | إنه كبير جدًا بالطبع، لكنه يعني أنه كل سنة، هناك ثمانية ملايين طفل لن يموتوا بسبب الفقر. |
Bu sebeple insanoglunun soyunu da ortadan kaldiralim öyleyse. | Open Subtitles | ممّا يقضي أنه كل البشر يجب أن يُمسحوا |
Bu sebeple insanoğlunun soyunu da ortadan kaldıralım öyleyse. | Open Subtitles | ممّا يقضي أنه كل البشر يجب أن يُمسحوا |
Ve her yıl, bu alanlar daha da büyümekte, çünkü her yıl, küresel olarak kırsaldan çıkıyoruz | TED | وكل عام، ستصبح هذه المناطق أكبر، إذ أنه كل عام نبتعد عن الأرض عالمياً. |
Bu her kötü borçlanmanın 47 kat daha kötü olması demek. | TED | ذلك يعنى أنه كل قرض سيء يكوْن 47 مرة أسوأ . |
Duvara çarpma fikri var, her şey o kadar hassas ki bir anda dağılıp çökebilir. | TED | هناك فكرة الاصطدام بالجدار ، حيث في الواقع أن كل شيء على نحو ما هش للغاية، أنه كل شيء قد ينحل كليا و ينهار. |
her gün muhabbete bir hükümlüyü çağırır. | Open Subtitles | أنه كل يوم يستدعي نزيلا فقط لمجرد الدردشة |
Bu senin incilin. Benim hayatla ilgili bildiğim her şey onda yazılı, anladın mı? | Open Subtitles | أنه بمثابة الكتاب المقدس, أنه كل شيء أعرفه عن كل شيء بالعالم, أفهمت |
her yıl, okulun son günü sizden birileri yanıma gelip şöyle der... | Open Subtitles | تعلمون أنه كل سنه في اليوم الأخير من المدرسة جاءني عدة أطفال وقالوا لي |
Tanrım. Sadece kalp kası değil, her şey böyle. | Open Subtitles | يألهى , أنه ليس فقط عضلة القلب أنه كل شئ |
Sanki her şey durmuşçasına kafanda bir kapı açılıyor ve her şey oradan içeri giriyor. | Open Subtitles | كما لو أنه كما لو أنه كل شىء توقف وانفتح باب فى عقلك ليدع الأشياء تدخل |
Duyduğuma göre her sene en iyi intern seçilir ve ilk vardiyasında ameliyata girmesine izin verilirmiş. | Open Subtitles | سمعت أنه كل عام , الأطباء المقيمون يختارون أفضل المستجدين و يدعوهم يقومون بعملية جراحية خلال نوبتهم الأولى |
Buraya her geldiğinde bir şeyleri çakmak zorunda hissetmeni istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريدك أن تشعر أنه كل مرة عليك أن تأتي إلى هنا هو أنه عليك القيام بعمل ما |
Milyonların acı çektiğini görüyorum, yine de gökyüzüne baktığımda her şeyin düzeleceğini hissediyorum. | Open Subtitles | شعرت بمعاناة الملايين و اخيرا عندما أنظر للسماء في مكان ما أشعر أنه كل شيء سيتغير للأفضل |
her gün spordan döndüğü zaman ona güzel bir şekilde çok çalışıp çalışmadığını soruyorum. | Open Subtitles | ..هل تعرفين أنه كل يوم عندما يعود من النادي اسأله بكل حب.. اذا كان يتمرن أكثر من اللازم.. |