Ama her acı yiyeceğin aynı oranda acı olmadığını fark etmiş olabilirsiniz. | TED | ولكنك قد تكون لاحظت أنه ليست كل الأطعمة الحارة حارة بنفس الطريقة. |
Daha önce gördüğümüz birşey olmadığını biliyoruz; Sanki kendi genetik bilgimizin içinde daha haritalanmamış bir kıta gibi. | TED | ونحن نعلم أنه ليست مثل أي شيء قد رأيناه سابقا؛ هي نوعا ما مكافئة لقارة مجهولة تماما داخل معلوماتنا الوراثية الشخصية. |
Sık sık duvara tosladığımı biliyorum ki bu duygunun tarifi mümkün değil, ama babam çıkmaz yol diye bir şeyin olmadığını iddia eder. | TED | أعلم أنني أصطدم بجدران يصعب تسلقها تماما، لكن أبي أصر أنه ليست هناك طريق مسدودة. |
Demek Tanith'in kaçabileceği bir yer olmadığını anlamışsındır. | Open Subtitles | إذا أنت تفهم أنه ليست هناك مكان يهرب الية تانيث |
İki bin yıldan çok daha önce Stoacılar, hayatımızın deneyimlerden değil bizim onlarla yaptıklarımızdan oluştuğunu bize hatırlatıyordu. | TED | منذ 2000 سنة ذكرنا الرواقيون أنه ليست التجربة هي من تصنع حياتنا، بل ما نفعله بها. |
Sihirli güçlerim olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلم أنه ليست لدي قوى سحرية أؤمن بذلك |
Zayıf noktasını bulabilmek için zaman kazanmaya çalıyordum, ama hiç olmadığını düşünmeye başlıyorum. | Open Subtitles | إعتقدت بأني يمكن أن أكسب بعض الوقت لإيجاد نقطة ضعفه لكن بدأت أعتقد أنه ليست لديه نقطة ضعف |
Tamam mı! Peki. Umarım çekimini Vencouver'da yapmandan bir çıkarım olmadığını biliyorsundur. | Open Subtitles | وتخبرني بأن الأسود أبيض ؟ اعلمي أنه ليست لدي مكاسب شخصية |
Ve bunu durdurmaya niyetimiz olmadığını fark etmek hepsinden daha da çok acıtır canımızı. | Open Subtitles | .. ومن المؤلم أكثر أن ندرك أنه ليست لدينا أيّة نيّة للتوقف 637 00: 42: |
Derek'le konuşabilirim. Belki o olmadığını kanıtlamamız için bize bir şans verir. | Open Subtitles | يمكني الحديث مع "ديريك" أقنعه أن يعطينا الفرصة لإثبات أنه ليست هى |
Başka bir yerde kolonileri veya kraliçeleri olmadığını nereden biliyorsun? - Yok! | Open Subtitles | آني لك أن تعلم أنه ليست هناك مستعمرة أخري لهم, أو ملكه أخري في مكان آخر |
Kim olduğundan emin değilim ama o kız olmadığını biliyorum hiç değilse tek başına değil. | Open Subtitles | لكن أعرف أنه ليست الفتاة على الأقل ليست وحدها |
Suçlamasına gerek olmadığını söyledim ama beni dinlemedi. | Open Subtitles | قلت له أنه ليست هناك حاجة، لكنه لن يكون ذلك. |
Artık ona ihtiyaç olmadığını anlamadan önce ona vereceğim son bir oyuncak. | Open Subtitles | شيء من أجله ليلعب بها قبل أن يدرك في النهاية أنه ليست هناك حاجة بعد الآن |
Hayatım, bana içinde hiç şüphe olmadığını söyleyemezsin. | Open Subtitles | عزيزي، لايمكن أن تقول لي أنه ليست هناك ذرة من شك |
Ama bir nörolog o kadar kolay olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | ولكن احد ما في علم الأعصاب يقول أنه ليست بهذه السهولة. |
İlk başlarda, galiba benim de içinde olduğum birkaç videom vardı ama sonra doğru yolun bu olmadığını fark ettim. | TED | في وقت مبكر، أعتقد أنه كان لي اثنان من أشرطة الفيديو التي يمكنك رؤيتي فيها، ولكنني أدركت أنه ليست الوسيلة لمواصلة الدرب. |
1970'li yıllarda beynin sadece belli bölümlerinin değil aynı zamanda belli hücreleri de bununla ilgili olduğu bulundu. | TED | و قرابة 1970 وجد أنه ليست فقط أجزاء من المخ هي المعنية، و لكن أيضاً خلايا محددة. |
Çünkü biz onun biyolojide değil, kültürde yattığına inanıyoruz. | TED | لأننا نؤمن أنه ليست البيولوجيا ما يجعلنا مختلفين، ولكن الثقافة. |