Belki de bir süreliğine işlerin senin için zorlaşacağı anlamına geliyordur | Open Subtitles | قد يعني هذا أنّ الأمور ستكون أكثر صعوبة عليك لبعض الوقت |
Aklımda olan, varlıklı olmasaydım işlerin ne kadar daha kötü olacağı. | TED | ما يدور في ذهني هو أنّ الأمور كانت ستكون أسوأ لو لم أكن غنيًّا. |
Üzgünüm, işlerin bu kadar kontrolden çıkacağını hiç düşünmemiştim. | Open Subtitles | أنا آسف، لم أكن أعرف أنّ الأمور ستخرج عن السيطرة |
Evlendiğimizde bazı şeylerin değişeceğini düşünmüştüm. | Open Subtitles | ظننتُ أنّ الأمور ستتغيّر حالما نمشي على الممر. |
Eminim ki işler yoluna girecektir. | Open Subtitles | أتعلم؟ أنا متأكّدة... من أنّ الأمور ستؤول إلى خير |
Tüm bu annelik, Storybrooke ve tüm bu buz problemi ile ilgili sorumlulukların senin için ne kadar kafa karıştırıcı olabileceğini düşünemiyorum bile. | Open Subtitles | لا أتخيّل كم أنّ الأمور معقّدة مع مسئوليّاتك الجديدة كوالدة ومسئوليّات "ستوري بروك"... |
Birbirimize gerçekleri söylediğimizde işlerin daha iyi gideceğine karar verdik. | Open Subtitles | قرّرنا أنّ الأمور تنجح بشكل أفضل عندما يخبر الناس بعضهم البعض بالحقيقة |
Oraya gidip işlerin iyi gittiğinden emin olmalısın. | Open Subtitles | لكن والدك بحاجتك. لذا قد إلى هناك و احرص أنّ الأمور تسير بهدوء. |
Son zamanlarda aramızda işlerin pek kolay ilerlemediğini biliyorum. | Open Subtitles | أعلمُ أنّ الأمور لم تكن يسيرةً بيننا مؤخراً |
Buralarda işlerin iyiye gitmesine dayanamıyorsun, değil mi? | Open Subtitles | لا تُطيقين الواقعَ أنّ الأمور تحسّنَتْ هنا، أليس كذلك؟ تحسّنَتْ؟ |
İşlerin yoluna girdiğini düşünmekle bu sefer ben mi delilik ediyorum yoksa? | Open Subtitles | أأنا مجنونة للتفكير أنّ الأمور يُمكن أن تُصبح أفضل الآن؟ |
İşlerin aranızda biraz zorlandığını biliyordum ama ama durumu düzelttiğinize inanıyorum. | Open Subtitles | أعلم أنّ الأمور بينكما متعسّرة، لكنّي أثق أنّكما ستحلّاها. |
Çektiğin mesajın tonundan bu sabah işlerin iyi gitmediğini mi anlayayım? | Open Subtitles | لقد فهمتُ من مضمون رسالتكِ أنّ الأمور ليست على ما يرام هذا الصباح؟ |
Kâhin biz yol alırken bir şeylerin değişebileceğini söylemişti fakat kesin olan tek şey öleceğim. | Open Subtitles | قالت العرّافة أنّ الأمور يمكن أنْ تتغيّر في مسارنا لكنّ الأمر الحتميّ الوحيد هو موتي |
İyi insanların başına iyi şeylerin gelmesi, dünyanın bir sihri olması, ve bunun, alçak gönüllü ve erdemli insanlara miras kalması gibi. | Open Subtitles | {\pos(192,215)}فكرة أنّ الأمور الخيّرة تقع للناس الأخيار، وأن هنالك سحر في العالم، وأن المستقيمون والصالحون من سيرثونه |
Ama umarım sen de bazı şeylerin değişmesi gerektiğini biliyorsundur. Damon değişmek zorunda... | Open Subtitles | أدركُ ذلك ، لكنـّي آمل أنّ تعلم أنّ الأمور قدّ تغيرت ، يجب أنّ يتغير (دايمُن). |
Şu anda durum pek iyi görünmüyor, ama sonunda her şey yoluna girecektir. | Open Subtitles | انصت، يا (شريك)، أعلم أنّ الأمور عصيبة الآن. لكن الأمور دوماً تعود لنصابها في النهاية، سترى ذلك. |
Eminim işler yoluna girecektir. | Open Subtitles | أنا واثقة أنّ الأمور ستتغيّر. |
Tüm bu annelik, Storybrooke ve tüm bu buz problemi ile ilgili sorumlulukların senin için ne kadar kafa karıştırıcı olabileceğini düşünemiyorum bile. | Open Subtitles | لا أتخيّل كم أنّ الأمور معقّدة مع مسئوليّاتك الجديدة كوالدة ومسئوليّات "ستوري بروك"... ومشكلة الجليد هذه العبء ثقيل حتّى على (سنو وايت) |