-Neden? Gerçek seni sevdim diye mi? -Hayır, gerçek ben diye bir şey olduğunu sanıyorsun diye. | Open Subtitles | كلا ، لأنّكِ تعتقدين أنّ هناك شيء حقيقي بي |
Ama telefonda, intiharla çelişen bir şey olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | لكنّكِ قلتِ على الهاتف أنّ هناك شيء لا يتفق مع الإنتحار. |
Eşine konuşmaları gereken bir şey olduğunu ve beraber halletmeleri gereken bir durum olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يخبرها أنّ هناك شيء يجب أن يتحدّثا بشأنه شيء كلاهما يجب أن يتعاملا معه معاً |
Bunların en önemlisi de bir şeylerin ters gittiğini anlayabilmektir. Sebebi bilmeseniz de. | Open Subtitles | وهي القدرة على أن تعرفا أنّ هناك شيء خاطئ مِن دون معرفتكما السبب. |
İkimiz de bir şeylerin döndüğünün farkındayız. | Open Subtitles | كلانا يرعف أنّ هناك شيء يحدث |
Zaten bu yüzden ters giden bir şeyler olduğunu anlar anlamaz sana kanıtı getirdim. | Open Subtitles | لذا سرعان ما عملتُ أنّ هناك شيء مُريب يجري، أحضرتُ لك الدليل. |
- Nedenini söyledi mi? bir şeyler olduğunu ve acilen bir yere gitmesi gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | مُجرّد أنّ هناك شيء قد طرأ وأنّ عليه أن يكون في مكان ما بسرعة. |
Peki bu laboratuvarda sakladığın bir şey olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرف أنّ هناك شيء مخفيّ في هذا المُختبر؟ |
Hayır, inkar edecek bir şey olduğunu inkar ediyorum. | Open Subtitles | لا، بل أنكر أنّ هناك شيء يستدعي الإنكار |
Hayır, inkar edecek bir şey olduğunu inkar ediyorum. | Open Subtitles | لا، بل أنكر أنّ هناك شيء يستدعي الإنكار |
Önce Martin Charles'a yatırım yapmamı sağladın şimdi de orada ters giden bir şeyler olduğunu söylüyorsun. | Open Subtitles | أوّلاً تجعلني استثمر في "(مارتن/(تشارلز)"، ومِن ثمّ تُلمّح أنّ هناك شيء مُريب يجري. |
Laura, kız kardeşine işte kötü bir şeyler olduğunu ve başının belada olduğunu söylemiş. | Open Subtitles | قالت (لورا) لأختها أنّها كانت في ورطة بالعمل، أنّ هناك شيء قد حدث. |