Halkınızla kavgamız yok, ama bu kafese girmenizde ısrar etmek zorundayım. | Open Subtitles | لسنا متخاصمين مع شعبك، لكن يجب أن أصر على دخولك لهذا القفص |
Ama ısrar etmek durumundayım. Başka birisi mi var? | Open Subtitles | يجب على أن أصر هل هناك شخص آخر ؟ |
- Sayın hakimler ben bir ayrıcalık için ısrar etmek zorundayım. | Open Subtitles | لسيادتكم , يجب أن أصر على إستثناء هنا |
Maalesef Bayan Symes, ısrar etmek durumundayım. | Open Subtitles | في الواقع، الآنسة سيمس، أخشى أن أصر. |
Adamlarımıza, İHA programına ilişkin tüm teknik veri ve kodlara komple erişim izni verilmesi için ısrar etmek durumundayım. | Open Subtitles | {\pos(192,230)} يجب أن أصر على إعطاء جماعتي صلاحية كاملة لكلّ البيانات والرموز المتعلقة ببرنامج الطائرات الآلية. |
Çavuş Troy! Hemen şimdi gitmeniz için kesinlikle ısrar etmek zorundayım. | Open Subtitles | رقيب ( تروي ) , لابد علي أن أصر عليك بأن تغادر حالًا |