Düşündüğüm, yaptığım veya söylediğim hiçbir şey bir işe yaramıyor sanki. | Open Subtitles | لايبدو أن شيئًا أفكر فيه أو أفعله أو أبديه يحدث فرقًا. |
bir şeyi bir yıl önce sevdiğimi söylemem hâlâ sevdiğim anlamına gelmez. | TED | فلمجرد أنني قلت أن شيئًا أعجبني السنة الماضية، لا يعني هذا أنه يجب أن يعجبني حتى الآن. |
Bunu başka bir şey soğutmuş olmalı. | TED | لابد أن شيئًا آخر أدَّى إلى خفض حرارته. |
Böylesine bir şeyin başkentte olabildiğine inanamamıştım. | TED | عجزت عن تصديق أن شيئًا كهذا يمكن أن يحدث في عاصمة البلاد. |
Ve sanırım hepiniz farkındasınız ki önemli bir şeyler oluyor | TED | وأعتقد أننا جميعًا نشعر أن شيئًا ما كبير يحدث. |
Ama şimdi anlıyorum ki Benimle ilgili bir şeylerin farklı olduğunu anladığım an uyumlu olup gizlenmeye başladığım andı. | TED | ولكنني أدرك الآن أن اللحظة التي أدركت فيها أن شيئًا ما مختلف بشأني كانت نفس اللحظة التي بدأت بموافقتها وتخبئتها. |
Özetlemek gerekirse, sürdürülebilirliğin üç ilkesinin de tek bir ortak özelliği vardır. | TED | لنلخص الأمر إذًا، من حيث تلك الركائز الثلاث، إذ أن شيئًا واحدًا يجمعها معًا. |
Böylesine sade, devasa olduğu kadar kırılgan olan bir şey daha düşünmek gerçekten zor. | TED | وإنه لمن الصعب التفكير في أن شيئًا عاديًا وضخمًا، قد يكون هشًا. |
Bulduğum şey güzel bir şeyin devam ettiğiydi. | TED | ما وجدته كان أن شيئًا جميلاً يحدثُ حقًا. |
bir şeyin başka bir şeye eşit olduğunu söylüyor ve bu iki farklı bakış açısı. | TED | إنها تقول أن شيئًا مساوٍ لشيء آخر، وهذا يمثل منظورين مختلفين. |
bir şeyi kabullenip suçluluk içinde iyice köşeye sıkıştığında, şaşırtıcı bir şey olabilir. | TED | عندما تمتلك شيئاً ما وتستعدّ حقًا لاستحقاق اللوم، أعتقد أن شيئًا مدهشًا يمكن أن يحدث. |
Ancak, DNA'nın bir şeyi hatırlaması için, bir şekilde değişmesi lazım. | TED | لكن لكي يتذكر الحمض النووي أن شيئًا ما قد حدث، عليه أن يتغير على نحو ما. |
Açıkçası gezegenin atmosferi boyunca bir ısı dağılımı olmalı. | Open Subtitles | من الواضح أن شيئًا ما كان ينشر الحرارة خلال الغلاف الجوي للكوكب |
Böyle bir şey olabileceğini onlara söylemiştim. | Open Subtitles | أخبرتهم أن شيئًا من هذا القبيل وارد الحدوث. |
Böyle bir şey olabileceğini söylemiştim onlara. | Open Subtitles | أخبرتهم أن شيئًا من هذا القبيل وارد الحدوث. |
bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordum, ama ne olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | علمتُ أن شيئًا خاطئًا ! ولكنني لم أدرك ما هُو |
Bunlar yalnızca çelik çubuklarmış. Anlaşılan bunları birbirine bağlayan bir şey de yokmuş. | Open Subtitles | هذه مجرّد صفائح فولاذيّة، لا يبدو أن شيئًا كان يصلهم سويًّا. |
bir şey ya da birileri onları çekmiş olmalı. | Open Subtitles | لا بد أن شيئًا ما أو شخصًا ما جذبهم إلى هنا |
bir şey ya da birileri onları çekmiş olmalı. | Open Subtitles | لا بدّ أن شيئًا ما أو شخصًا ما جاء بها إلى هنا |
O an korkunç bir şey olacağını anlamıştım. | Open Subtitles | عندها عرفت أن شيئًا مريعًا على وشك الحدوث |