Ama bu kadar güçlü bir ilacın varlığı, hafıza kaybını hatta baygınlıklarını açıklar. | Open Subtitles | لكن وجود مخدر فعال كهذا.. يمكن أن يفسر فقدانه الذاكرة أو غيابه عن الوعي. |
Kimyasal farklar örneklerin neden uyuşmadığını da açıklar. | Open Subtitles | الفرق في كيمياء من شأنه أن يفسر لماذا عينات لا تتطابق بالضبط. |
Aaron depolama beyannamesi hakkındaki her şeyi ve Abram Terger adlı... iki odanın nasıl olduğunu açıklamak zorunda kaldı. | Open Subtitles | وسيكون على آرون أن يفسر كل ما يتعلق بفاتورة التخزين وكيف أظهرت غرفتان تحت اسم أبرام تيرجر |
Ama şimdi masada niye tek başına oturduğunu açıklamak zorunda kalacak. | Open Subtitles | لكن عليه الآن أن يفسر سبب جلوسه على الطاولة لوحدة, |
Doğru. Bu da baskın yaptığımız yerde ki kamyonda radyasyon izi bulamamamızı açıklıyor. | Open Subtitles | وهذا من شأنه أن يفسر عدم وجود إشاعاعات حول شاحنة المستودع |
Ve bu yeraltında gidebilme yeteneğini de açıklıyor. | Open Subtitles | وذلك يمكنه أن يفسر قدرته للتحرك تحت الأرض |
Bilim, bizimle ilgili her şeyi açıklar diyorsak eğer o zaman bu soruyu cevaplamak da bilime düşer. | Open Subtitles | إذا أردنا أن نقول أن العلم يمكن أن يفسر كل شيء عنا، ثم انها تقع على عاتق العلم للإجابة على السؤال، |
Niye çoğu eşyasının dışarıda olduğunu açıklar. | Open Subtitles | حسنا، هذا من شأنه أن يفسر لماذا إحتفظ بها كل هذه الأشياء هنا. |
Bu da anti-psikotiklerin neden işe yaramadığını açıklar. | Open Subtitles | وهذا من شأنه أن يفسر لماذا مضادات الذهان لم تساعد |
Eski asker olabilir. Değişik işkence teknikleri hakkında bilgisini açıklar. | Open Subtitles | ومن الممكن ان يكون عسكري سابق ومن شأنه أن يفسر تقنيات التعذيب المتعددة |
Kurbanların gözlerine kum ve yapıştırıcı dökme sebebini açıklar, onları cezalandırmak için sembolik olarak kör ediyor. | Open Subtitles | و هذا يمكن أن يفسر هذه الطقوس الرمل و الغراء في أعين الأم و الأب, المسببة للعمى لهم كنوع من العقاب |
İşte bu İndus Vadisi'nde bulunan metinlere kıyasla tuhaf gözüken, örüntüleri açıklar. | TED | وهذا من شأنه أن يفسر لماذا لدينا هذه الأنماط الغريبة التي هي مختلفة جدا عن أنواع الأنماط التي تراها في النص والتي وجدت في وادي السند. |
Ama şimdi masada niye tek başına oturduğunu açıklamak zorunda kalacak. | Open Subtitles | لكن عليه الآن أن يفسر سبب جلوسه على الطاولة لوحدة, |
Çünkü denerlerse, müdür Haustenberg'in dileğine neden karşı çıktığını açıklamak zorunda kalır. | Open Subtitles | لانهم لو حاولوا، فسيكون على أمين المتحف أن يفسر لماذا قام المتحف (بالوقوف ضد وصية، (هوستينبيرج |
- Belki de birden fazla. - Bu hafıza kayıplarını açıklıyor. | Open Subtitles | ربما أكثر من واحد وهذا من شأنه أن يفسر الثغرات في الذاكرة |
Organlarının iflas etmesinin sebebini açıklıyor. | Open Subtitles | هذا من شأنه أن يفسر توقف معظم أعضاء الجسم التي وجدناها |
Bu herşeyle birlikte geyikleri de açıklıyor. | Open Subtitles | ومن شأنه أن يفسر كل شيء، بما في ذلك الغزلان. |
Bu mantıksız davranışlarını, gerginliğini, sinir bozukluğunu açıklıyor. | Open Subtitles | من شأن ذلك أن يفسر السلوك الغير عقلاني، الإنفعال، وحدة الطبع |