Ama öğrendiğim en önemli şey onun yaşına geldiğimde evlenip çoluk çocuğa karışmak istediğim. | Open Subtitles | ولكن على الأرجح، أهمُ شيئ تعلّمتهُ منه أنّي سأكون في مثل عمره، سأتزوّج وستكونُ لي عائلة. |
Mezuniyet aniden hayatımızın en önemli olayı haline geldi. | Open Subtitles | وعلى حين غفلةِ، أصبحت حفلة التخرج أهمُ حدث في حياتنا |
Setteki en önemli şeysin. | Open Subtitles | أنتِ , هوَ أهمُ شيئٍ في هذا الطاقم. |
Hayatta en önemli şey mutluluktur, değil mi? | Open Subtitles | أهمُ شيء أن تعيش بِسعادة، أليس كذلك؟ |
Kassandra, Çemberi ve kiliseyi korumak, intikam almaktan daha önemli. | Open Subtitles | كساندرا) حماية الحلقة والكنيسة) أهمُ بكثير من الإنتقام |
Bu benim için en önemli şey. | Open Subtitles | هذا أهمُ شيءٍ بالنسبةِ لي |
Benim için dünyadaki, en önemli şeysin. | Open Subtitles | أنتِ أهمُ شيئٍ لي في العالم |
"Sen dünyamdaki en önemli insansın." dışında her şeyi söyleyen bir şey. | Open Subtitles | ( هديةٌ خاليةُ من المخاطر ) إنَّها هديةٌ قد توضحُ كلَّ شئٍ ما عدا: " أنَّكـَ أهمُ شخصٍ في حياتي" |
- Kesinlikle. Dostluğumuz bir kızdan çok daha önemli. | Open Subtitles | صداقتَنُا أهمُ من أيِ فتاةٍ |
Cassie, seninle beraber olmak her şeyden daha önemli. | Open Subtitles | (كاسي) كوني معكِ أهمُ أكثرَ من اي شئٍ |