Kendi yegane Oğlunu bir et parçası gibi çarmıha gerdi. | Open Subtitles | ؟ لقد علّق إبنَه الوحيد بالحبال وكأنه شقةُ عجل ذبيح |
ama bu bir babanın Oğlunu daha az sevdiği anlamına gelmez. | Open Subtitles | لكن هذا لا يَعْني ان الابّ يَحبُّ إبنَه أقل |
Sen söylediğin için öz Oğlunu bile öldürdü. | Open Subtitles | قَتلَ إبنَه الخاصَ عندما طلبت ذلك قواعده |
- Beni dinle Charlie, baban ölse bile onun oğlu olmaya devam edeceksin. | Open Subtitles | دعْني أُخبرُك شيءَ، تشارلي. حتى عندما الرجل العجوز يَمُوتُ، أنت لَنْ تَتوقّفَ أنْ يَكُونَ إبنَه. |
Ben onun oğlu değilim ki. | Open Subtitles | لَستُ إبنَه. |
Bu bir utanç, Oğlunu göremedi. | Open Subtitles | [تنهدات] [أنثى] lt شيء مؤسف Pran مَا رَأى إبنَه. |
Oğlunu para kesesine hizmet için ya da Papa'ya hizmet için bırakmadı mı? | Open Subtitles | تَركَ إبنَه لخِدْمَة محفظتِه... أَوالبابا؟ |
Hatırlıyor musun Hank'in, onun Oğlunu öldürmesine misillemede bulunmasını beklemiştik ama bir şey olmamıştı? | Open Subtitles | تعلَم كيفَ كُنا نتوقَّع أنهُ سيرُد على قتلِ (هانك) إبنَه لكن لَم يحصَل شيء؟ |
Onun tek Oğlunu öldürdüm. | Open Subtitles | قَتلتُ إبنَه الوحيدَ. |