Sevgililer sık sık tereddüt ederler, çekingenlikten değil bekleyen mutluluklarını uzatmak için. | Open Subtitles | الأحباء عادةً يترددون, ليس من الحياء. لكن من أجل إطالة سعادة الانتظار. |
Ama yaşlılıklarında veya zayıflatıcı hastalık karşısında yaşamı uzatmak uğraşında çok fazla çaba göstermezler. | TED | لكنهم لا يضعون الكثير من المال في الجهود الرامية إلى إطالة أمد الحياة في مواجهة المرض الموهن أو في سن الشيخوخة. |
Bilinçli Rüya'n Bitmeyen Hayat tarafından izleniyor ve uzmanlardan oluşan bir heyet tüm düşüncelerini gözlüyordu, şu anda bile. | Open Subtitles | حلمك الرائق يسيره برنامج إطالة الحياة وفريق من المتخصصين الذين يتعقبون كل فكرة من أفكارك حتى في هذه اللحظة |
Himalaya dağının eteklerinde yaşayan insanların ömrünü uzatmaya yardımcı oluyor. | Open Subtitles | الطب الحديث يُساعد في إطالة .عمر الاشخاص الذين يعيشون هنا |
Adli süreci uzatmanın bu eyaleti ve ülkeyi emsalsiz ve gereksiz... | Open Subtitles | أن إطالة العملية القضائية يدفع هذه الولاية و البلاد |
Diğerleri müvekkillerinin yaşam sürelerini uzatmayı başarabildi, bazen yıllarca, bazen sadece birkaç ay. | TED | بعضهم نجحوا في إطالة حياة عملائهم، بعض الأحيان الى أعوام ، واحيانًا الى شهور |
Vefatınızdan bir saat sonra BH vücudunuzu bir bölmeye naklediyor ve sıfırın altında 196 derecede donduruyor. | Open Subtitles | بعد ساعة من انتقالكم سيقوم برنامج إطالة الحياة بتحويل جسدك إلى خلية متجمدة حيث يتم تجميدكم عند 196 درجة تحت الصفر |
Nesiller önce, bilim sayesinde yaşamlarını uzatma seçimini yaptılar. | Open Subtitles | اختاروا إطالة حياتهم بالعلم منذ أجيال مضت |
Yani bir insana aşık olursa ve o insanın ömrünü uzatmak için birisini öldürürse ÖIüm Meleği ölür demek? | Open Subtitles | إذن تقولين إن كان للشينيغامي مشاعر تجاه بشري ما، وقتل بشريًا آخر في سبيل إطالة حياة البشري الذي يكن له المشاعر.. |
Ama bunu uzatmak için hibernasyon kullanabilirler. | Open Subtitles | لكنْ كان بوسعهم اللجوء للسبات بغية إطالة المدّة |
Kendimizi eğitmeliyiz Anı uzatmak Ve yaşamak öğrenirler. | Open Subtitles | يجب علينا أن نعود أنفسنا على إطالة اللحظة وأن ندرك الحياة |
Sigorta yenileme uzmanlık alanımız. Bitmeyen Hayat'ın ilkesi budur. | Open Subtitles | بث الطمأنينة , تلك هي وظيفتنا تلك هي عقيدة إطالة الحياة |
Bitmeyen Hayat insana da uygulayabilir. | Open Subtitles | إطالة العمر يمكن ان تتم لجسم الإنسان أيضا |
Bitmeyen Hayat, lütfen. | Open Subtitles | إطالة العمر المحدودة من فضلك أيمكنني المساعدة ؟ |
İnsanlar için günü uzatmaya çalışmak o kadar olağandışı ki cidden bizleri inceleyen uyku araştırmacıları olmuştu. | TED | في الحقيقة، كان هناك باحثون في النوم قاموا فعليّاً بدراستنا لأنه كان غير طبيعي للغاية للإنسان أن يحاول إطالة يومه. |
Nişanı uzatmaya çalışıyorum da. İşler umduğumdan hızlı ilerliyor. | Open Subtitles | ، إنني أحاول إطالة الخطوبة الأمور تمشي بأسرع مما ظننت |
Onlar kazandı. Savaşı uzatmanın iki tarafa da faydası yok. | Open Subtitles | لقد فازوا، ليس هناك جدي من إطالة القتال من كلا الطرفين. |
Bu bayağı kavgayı uzatmanın anlamı yoktu bu yüzden daireme döndüm. | Open Subtitles | بدا أنه لا فائدة من إطالة ... هذا الشجار المُبتذل لذا عدتُ إلى شقتـي |
Savaşı uzatmayı da göze alamazlar. | Open Subtitles | ولا يستطيعون إطالة هذه الحرب |
Bitmeyen Hayat ya da bizim deyişimizle BH, geleceğe bir bakıştır. | Open Subtitles | إطالة الحياة أو" أ. ا " كما نحب ان نسميها هي نظرة خاطفة إلى المستقبل |
Ömrü uzatma teknikleri üzerine çığır atlayan buluşlar yapmıştı. | Open Subtitles | أجرى أحدث الأبحاث العلميّة لتطوير تقنيات إطالة الحياة. |
Ama önemli olan şu ki, bu yaşamını uzatmış. | Open Subtitles | لكن الهدف هنا إطالة مدى الحياة التي تستحق العيش |
Linea, Dargol'un yaşam uzatıcı etkisini arttırarak bir çeşit Gençlik Pınarı yaratmaya... | Open Subtitles | لانيا كانت تحاول أن تحسن من خصائص إطالة الحياة فى دارجوا - .. |