Kişisel bakımlarını sağlıyorlar, birine kıyafetini giydirmek gibi, onları beslemek, banyo yaptırmak, ya da yürümelerine yardımcı olmak gibi. | TED | يعطونهم رعاية شخصية، مثل إلباس شخص ملابسه، إطعامهم مساعدتهم في الحمام، مساعدتهم في التنقل، |
Neden sadece bu kişiyi ilaç vermek, beslemek ve su vermekle yetindik ve onun daha derin insani ihtiyaçlarının olmadığını düşündük? | Open Subtitles | لماذا يمكننا إطعامهم و إعطائهم الماء والدواء ولكن لا نمنحهم |
Nasıl zombi öldürüleceğini biliyorum. Onları kafeterya yemeğiyle beslemek lazım. | Open Subtitles | أعرف كيفية قتل الزومبيين إطعامهم من طعام الكافيتريا |
Şimdi doyurmam gereken iki boğaz daha çıktı başıma. | Open Subtitles | لأنه لدي الآن اثنان علي إطعامهم |
Flass, doyurmam gereken çocuklarım var. | Open Subtitles | .فلاس"، عندي أطفال أريد إطعامهم" |
Onları beslemeyi hiç sorun etmedim ama şuna bak. Her yerde kaka var. | Open Subtitles | أتعلم، لا يضايقني إطعامهم ولكن إنظر لهذا، كل هذا الغائط |
Onları tavşan, fare ve domuzla beslemeyi denedik. | Open Subtitles | حاولنا إطعامهم الأرانب,السناجب,الخنازير |
Savaş zamanı sermayeye geri dönüş yapana kadar onları beslemek pek makul değil. | Open Subtitles | بطبيعة الحال. في زمن الحرب من الصعب جدا إطعامهم حتى يتمكنوا من توفير العائد على رأس المال |
Gördüğümüz kadarıyla onları beslemek de istemiyorlar. | TED | مما شاهدناه هم لا يريدون إطعامهم حتى. |
Onları uyandırırsak, beslemek zorunda kalırız. | Open Subtitles | لو أيقظناهم، سيتوجب علينا إطعامهم. |
Gereğinden fazla beslemek istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد الإفراط في إطعامهم |
Onları beslemek ve giydirmek konusunda. | Open Subtitles | - على إطعامهم وكسوتهم |
- Evet, Martin beslemeyi sevdiğini söyledi. | Open Subtitles | - نعم , وقالي لي ( مارتن ) أنك تحبين إطعامهم - |