Yetişkinler birbirini çok ama çok sevdiğinde, sevgilerini birbirine göstermek isterler. | Open Subtitles | عندما يحبُ البالغون بعضهم كثيراً يريدون إظهار ذلك الحب والتعبير عنه |
Grubun önünde kendimi zayıf göstermek istemedim ama danışmanlık hizmeti alabilirim. | Open Subtitles | لم أرد إظهار ضعفي أمام المجموعة لكني أحتاج إلى الإستشارة بصراحة |
Kızın görünüşü dışında başka bir şeyine ilgi göstermeye ne dersin? | Open Subtitles | ماذا عن إظهار بعض الإهتمام بشئ بدلاً من كيف يبدو مظهرها؟ |
Hislerini göstermekten korkmayan ya da omzunda ağlayabilen. | Open Subtitles | الذي لا يخشى إظهار عواطفه والبكاء على كتفك |
Gerçekten her şeye kâdir olsaydı, kendini gösterme cesareti olurdu. | Open Subtitles | لو كان مطلق القدرة لكان لدية الجرأة على إظهار نفسه. |
Nedenleri ortaya koyabilirsin ama sence bundan daha fazlasına ihtiyacın yok mu? | Open Subtitles | يمكنك إظهار الدافع لكن ألن تكون بحاجة إلى أكثر من ذلك ؟ |
Komiteye bunu göstermek zorundayız ve bunun için sana ihtiyacımız var. | Open Subtitles | علينا فقط إظهار ذلك للجنة، و للقيام بذلك، نحن بحاجة لك |
Öldüğümüz yerin nasıl öldüğümüz açısından önemini göstermek istedik. | TED | أردنا إظهار أن المكان الذي نموت فيه هو جزء أساسي من كيفية موتنا. |
Katettiği ilerlemeyi göstermek yerine hiç göstermemeyi yeğlemiş. | TED | بدلا من إظهار التقدم الذي أنجزته، فهي تفضل عدم الإدلاء بأي شيء على الإطلاق. |
Bunu göstermek için, bazı kelimeleri halletmemiz gerekiyor. | TED | ولكي أتمكن من إظهار هذا، فعلينا أن نفهم بعض المصطلحات. |
Ve yine, bu çok büyük bir basitleştirme ve bu işlemler hakkında gerçekten bildiklerimizi göstermeye başlamyor. | TED | ومرة أخرى، هذا تبسيط مفرط ولا يبدأ في إظهار ما نعرف فعليًا عن هذه العمليات. |
Cidden aynı beyin dalgası örüntüsünü göstermeye başladıklarını görüyorlar. | TED | وقد بدأوا في إظهار أنماط الدماغ ذاتها حرفياً |
Eğer bu doğruysa, neden yüzünü göstermekten korkuyorsun? | Open Subtitles | وإذا كان هذا صحيحا ، فلم أنت خائف من إظهار وجهك؟ |
Ancak görsellerin bunu insanlara gösterme zorunluluğu yok, bazen bu bir his de olabilir. | TED | لكن الصور لا تقتصر على إظهار أناس فقط بل قد تُظهر مشاعر أحيانًا. |
Kimyasal olduğu ortaya koyulamıyordu. | TED | لم يكن ممكنا إظهار كونها كيميائية. السبب في ذلك، طبعا، |
Alışveriş merkezinde sevgi gösterisi. Tam 7. sınıf seviyesinde. | Open Subtitles | إظهار العواطف امام الملأ في مركز التسوق هذا قديم جداً |
Bana bişeyler gösterip duruyor ama neden bilmiyorum | Open Subtitles | تستمر فى إظهار اشياء لى و انا لا اعرف لماذا |
istihbarat projesiydi. Sonradan açık kaynaklı oldu ve herhangi bir kişinin, yerini belli etmeden, internette dolaşmasına olanak sağlıyor. | TED | وبعدها أصبح برنامجًا مفتوح المصدر، يسمح لأي شخص أن يتصفح الإنترنت دون إظهار موقعه. |
Beni teselli etmeye ve de hayal kırıklığını ifade etmeye geldi. | Open Subtitles | لقد جاء لتطمئني ولكن كل ما يفعله هو إظهار خيبة أمله. |
Bazen birilerine ilgi göstermen gerekir, değil mi? | Open Subtitles | أحيانا تريد فقط إظهار لأحدهم أنك تهتم. أليس كذلك؟ |
- Gerçeği göstermenin teşhir olmayacağını söyledi. | Open Subtitles | قالت بأن إظهار الحقيقة لا يمكن أبداً سعياً وراء الشهرة |
Kendilerini gösterebilir ya da göstermezler ama bu süre içinde sizi öldürebilir. | Open Subtitles | تستطيع إظهار نفسها او إخفائها ولكن خلال هذه الفترة.. تستطيع بها القتل |
Yasadışı bir araştırmadan dolayı iki yıl önce soruşturma geçirdi, ama ne yazık ki soruşturma hiçbir şeyi açığa çıkaramadı. | Open Subtitles | محققينا تحققوا منه لسنتين لأبحاثه الغير شرعيه عن لأستنساخ ولسوء الحظ . هذه التحقيقات فشلت في إظهار أي تهم ضده |
Dileğim, herkesin diğer insanları daha fazla anlamayı denemesi ve onlarla yarışmak, onlara yanlış olduklarını göstermeyi denemek yerine birlikte hareket etmeleri. | TED | أمنيتي هي أن يحاول الجميع فهم الآخرين أكثر وأن يعملوا معهم سويًا، بدلًا من أن ينافسوهم ويحاولون إظهار أنهم على خطأ. |
Aman tanrım! Kalabalıkta biri kıçını gösteriyor. | Open Subtitles | يــا إلهي أحد الجماهيــر يظهــر مؤخرته إظهار المؤخرة لأحدهم كإهــانة ، أو من أجل المرح : |