Avustralya yasasında kanserin bir engel olarak değerlendirildiğini buldum. | TED | اكتشفت أنه في القانون الأسترالي، يعتبر السرطان إعاقة. |
Canım büyük bir engel altında çalışmakta olduğunun farkındayım. İşte bu yüzden normal bir insandan daha çok çabalamalısın. | Open Subtitles | عزيزتي, أدرك أنكِ تعملين تحت تأثير إعاقة صعبة وهو تحديداً ما يحتم عليكِ بذلك جهد أكبر |
Kimse kısa, şişman, zihinsel engelli bir çocuğu evlat edinmek istemez. | Open Subtitles | لا أحد يريد أن يتبنى طفلاً قصيراً, سميناً, ولديه إعاقة ذهنية. |
Vokal gelişimi engellemek olağanüstü bir müzikal çeşitlilik ortaya koysa da, doğal olarak gelişen seslerin zaten inanılmaz bir çeşitliliği vardır. | TED | مع أن إعاقة نمو الصوت يمكن أن ينتج مدى موسيقي استئنائي، الأصوات التي تتطور بشكل طبيعي قادرة بالفعل على تنوع مذهل. |
Soygun, adaleti engelleme, kimlik taklidi, tanığa rüşvet. | Open Subtitles | لديه حالات سرقة, إعاقة عدالة إنتحال شخصية وهمي, رشوة شاهد |
Ve eğer sert takılmak istiyorum dersen seni şu anda federal soruşturmayı engellemekten tutuklamama ne dersin? | Open Subtitles | إذا تريدين الأسلوب القاسي ماذا لو أعتقلتك بتهمة إعاقة تحقيق فدرالي ؟ |
engel çıkmış, Mike. Şahitler varmış. | Open Subtitles | مايك , لقد تم إعاقة طريقهم , إضافة إلى وجود عدد كبير من الشهود الملاعين هناك |
Delilleri gizlemek, adalete engel olmak. Bunlar ciddi suçlar. | Open Subtitles | الكتمان على دليل, إعاقة العدالة هذه جرائم خطيرة |
Bir gecede olgun bir adam oluverdi, nadir görünen bir engel. Hala vardır. | Open Subtitles | كبر و أصبح رجلاً في ليلة إعاقة نادرة، نفس الشئ |
Biliyorsundur, polis soruşturmasına engel olmak ağır suçtur. | Open Subtitles | تَعْرفُ إعاقة تحقيق شرطةِ هَلْ مخالفة إجرامية؟ |
Öncelikle bir mülteci görmüyorsun, öncelikle bir kadın görmüyorsun ve öncelikle engelli birini görmüyorsun. | TED | لا ترى لاجئًا أولًا و لا ترى امرأة أولًا و لا ترى شخص ذو إعاقة أولًا. |
bir daha zihinsel engelli birini gördüğünüzde onun özürünü değil neler yapabileceğin göreceğinizi umuyorum. | TED | لذا في المرة القادمة التي تقابل فيها شخصا ذا إعاقة ذهنية، أرجو أن تتمكن من رؤية قدراته. |
Ve tüm bunlar beni heyecanlandırıyor. Çünkü bu engelli bireylerin adaptasyonunda harcanan enerjinin geliştirilebileceği, şekillendirilebileceği, yaratıcılık ve yenilik adına bir güç olarak kullanılabileceği anlamına geliyor. | TED | وهذا يجعلني متحمسة، لأن هذا يعني أن الجهد الذي نبذله لاستيعاب شخص ما ممن لديهم إعاقة يمكن أن يتشغل ويعاد تشكيله وكيفيته لتصبح طاقة للإبداع والابتكار. |
Sayın Başkan, neler hissettiğinizi biliyorum... ama bahsettiğimiz şey federal yöneticileri engellemek... seçim kanunlarını çiğnemek. | Open Subtitles | سيّدي الرئيس أعلم كيف تشعر ولكننا نتكلم عن إعاقة عمل المنظمين الفدراليين وخرق قانون الإنتخابات |
Sadece haberi engellemek istiyorsun değil mi? | Open Subtitles | تحاول وحسب إعاقة صدور المقالة، صحيح ؟ |
712 gasp, 849 haraç 246 dolandırıcılık, 87 suikast ve cinayet 527 adaleti engelleme. | Open Subtitles | 712قضة سلب، 849قضية ابتزاز 246قضية احتيال، 87 قضية تآمر للقتل 527قضية إعاقة عدالة كيف يرد المتهمون؟ |
- Ya da ben seni adaleti engellemekten içeri alabilir ve anlatman için seni zorlayabilirim. | Open Subtitles | أو لعلّي أقبض عليك بتهمة إعاقة العدالة وأجبرك على إخباري |
Bu beyefendinin herhangi bir bacak durumu, bir engeli yok. | TED | هذا الرجل لا يعاني أي إصابة أو إعاقة في قدميه |
"ceza kurulu gibi, bir suçlunun engellenmesi için, gerekli kararı verebilir." | Open Subtitles | قد تقود وحدة العمل إلى إعاقة التوصل إلى المجرم . فى التحقيق فى جريمة ما |
Onun bu özürü duyusal algısını ve sürecini zayıflatıyor. | Open Subtitles | لديه إعاقة تعرقل نظامه الحسي |
Ufak çaplı bir kaza bile trafiği birkaç dakikalığına durdurmaya yeter. | Open Subtitles | حتى رفارف السيارة يمكنها إعاقة السير لبضع دقائق |
Şahidim olarak şeytana karşı sözünüzde durun, ve kaderimi engellemeye çalışan herkesi parçalamaya söz verin. | Open Subtitles | الرجُل الصالح براون, أقف أمامكم والشيطان إلى جانبي كشاهدٍ عليَّ وأعدكم بأن أقضي على أي أحد يُحاول إعاقة مصيري |
Vactor ve sen kimsen soruşturmayı engellediğin için tutuklusun. | Open Subtitles | وأياً من تكونين، أنت رهن الاعتقال بتهمة إعاقة تحقيق فدرالي |
Sally-Ann Spector, mahkemeyi yanıltma suçu şüphesiyle sizi tutukluyorum. | Open Subtitles | "سالي آن سبيكتور"، نحن نعتقلك بتهمة الاشتباه في إعاقة سير العدالة. |
Böyle bir hastalıkla nefesiniz tıkandığında birkaç saniyede ölürsünüz. | Open Subtitles | مع هذه المشكلة إذا تمت إعاقة تنفسك ستموت خلال ثوان |