Açığa çıkmış gibi hissediyorum, eskiden yüzüğümün olduğu yerdeki deri gibi. | Open Subtitles | أشعر أني مفضوح، تماماً مثل الجلد حيث إعتاد أن يكون خاتمي. |
eskiden Dünya için çalışırdı ama artık yalnızca bizlerden biri. | Open Subtitles | إعتاد على العمل لصالح كوكب الأرض لكنه الآن فرداً منا |
Ortalama Amerika'lilar eskiden Cin'e gore 20 kat daha fazla zengindiler. | TED | الشخص العادى الأمريكى إعتاد أن يكون أغنى 20 مرة من الشخص العادى الصينى. |
Babam şöyle derdi: Bir denizci kişiliğine uygun kahve hazırlar. | Open Subtitles | حسنا ، إعتاد والدي أن يقول أن جندي البحرية يعدلقهوتهلتناسبشخصيته. |
Trajedi şu ki, Amerikalılar eskiden şehirlerinde sağ-sol ya da siyasi olarak çok daha karışmışlardı. | TED | المأساة هي، إعتاد الامريكيون للإختلاط أكثر في مدنهم عن طريق اليسار واليمين أو السياسة. |
eskiden ara sıra terasa gelirdi. | Open Subtitles | .. لقد إعتاد في بعض الأوقات أن يحضر إلى المصطبه |
Oscar Reo. eskiden radyoda şarkı söyleyen Oscar Reo mu? | Open Subtitles | أوسكار ريو الذي إعتاد الغِنَاء على الراديو؟ |
eskiden, zenciler oraya balık tutmaya falan giderlerdi. | Open Subtitles | إعتاد السود على القدوم إلى هنا لصيد السمك وأشياء أخرى |
İnsanların eskiden inandıkları gibi birşey değil, ya da federasyonun. | Open Subtitles | ليس مثل تلك ، التى إعتاد الناس أن يؤمنوا بها ، أو بالإتحاد |
eskiden Rus komiseriydi. Vatan cephesinde kendini kanıtlama çabasında. | Open Subtitles | إعتاد أن يكون المفوض السوفياتي عليه أن يحذر جبهته الداخليه |
eskiden Beacon Hill'de çalışan doktoru bulman lazım. | Open Subtitles | أريد معرفة معلومات عن هذا الدكتور الذى إعتاد العمل فى بيكون هيل |
eskiden babamın olan odaya hiç girmem. | Open Subtitles | أنا لا أستعمل أبدا الغرفة التى إعتاد أبى إستعمالها |
Ona ve arkadaşına eskiden "Uyuşuk El Tayfası" derlerdi. | Open Subtitles | إعتاد هو و صديقه على تسميتها بيد العصابة الميته |
eskiden rakibine kaybettiğinde sinirini kendinden çıkarırdı. | Open Subtitles | لقد إعتاد أن يكون منزعجاً من نفسه كلما خسر أمام خصمه |
Ben hep randevuma saatinde gidiyorum, herkes böyle yapmalı, derdi. | Open Subtitles | إعتاد أن يقول أنه يحافظ دائماً على مواعيده وكل شخص آخر يجب أن يفعل هذا |
Babam, bizi tanımlayan şey sınırlarımızdır derdi. | Open Subtitles | لقد إعتاد والدي القول بأن قيودنا تعبر عنّا |
Ters tepki psikolojisi. Babam bana hep yapardı. | Open Subtitles | هذا هو علم النفس العكسي أبي إعتاد أن يستعمله معي كثيرا |
Pekala, buna alışmış olabilir, ama bunda düşündüğü kadar iyi olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | حسناً ، لربما قد إعتاد على ذلك ولكنني لست متأكداً من انه جيد في ذلك كما هو يعتقد |
Güvenlik işleri için lobicilik yapıyordu bir zamanlar. | Open Subtitles | إعتاد أنّ يكون من جماعة الضغط للمتعاقدين الأمنيين. |
Korkarım istihbarat protokolleri sizin alışık olduklarınız gibi basit değil. | Open Subtitles | أخشى بأن بروتكول مجتمع الإستخبارات ليست بهذه البساطة كما إعتاد شخصاً مثلك |
Bira fıçısının kolunu çekmek yerine genelde göğüslerini çekiyor. | Open Subtitles | و قد إعتاد أن يضغط على حلمة صدرك بدلا من أن يضغط على شئ آخر |
Gözü sürekli onun üstünde olurdu. | Open Subtitles | لقد إعتاد أن يفعل هذا الشيء الذي يسمى غسيل النوافذ |
Büyükbabam bana küçükken onunla ilgili hikayeler anlatırdı. | Open Subtitles | جدي إعتاد أي يحكي لي قصص عن ذلك عندما كنت صغيراً |
Psikiyatristlerin sosyopatları* tanımlamak için kullandığı bir soru vardır. | Open Subtitles | هذا تساؤل إعتاد الأطبّاء النفسيّون على طرحه لتحديد التميّز النّفسيّ |
Bana bak, o ünlülerle modellerle daha önce gördüğü hepimizin gördüğü ve rehabilitasyona gitmiş insanlarla çıkmaya alışkın. | Open Subtitles | اسمعي, لقد إعتاد علي مواعدة النجمات والعارضات وتلك الاشخاص الذي يراهم اشخاص جميعنا نراهم اشخاص كانوا بأعادة التأهيل |