İlk seferinde yönetmenin bazen aklı karışabilir ya da yanlış şeylere takılabilir. | Open Subtitles | وأحياناَ مخرجوا أول مرة قد يصرف انتباههم أو ينشغلون إلى الأشياء الخاطئة |
Uzunum ya. Yüksek şeylere uzanmakta çok iyi değilimdir, gerçekten. | Open Subtitles | حقاً أنا لست جيدة تماماً في الوصول إلى الأشياء العالية |
Hızdan bahsetmedi. Gözümüz sürekli hareket halindedir, gözlere, burunlara, dirseklere, çevremizdeki ilginç şeylere bakar. | TED | لم يذكر السرعة . عينك بإستمرار في حركة تتحرك , تنظر إلى العيون , الأنف, المرفقين تنظر إلى الأشياء المهمة في ا لعالم |
Bunu yapabilmek için de, esas yapmanız gereken genetik kısmından sonra olan bitenler genlerin ürettiği diğer şeylere bakmaktır. Proteomik işte bununla ilgili bir şey. | TED | و لعمل هذا, ما تحتاج حقا فعله هو, تحتاج النظر إلى الأشياء التي تنتجها الجينات و ما يحدث بعد الجينات. و هذا هو دور البروتيوميات. |
Ben Waller'ın sevmediği insanlara doğrulttuğu bir silahı mıyım yani şimdi? | Open Subtitles | إذًا ما أنا إلّا سلاح تصوّبه إلى الأشياء التي لا تروقها؟ |
ve şimdi hayatımda anlamlı olan şeylere açıklık kazandırdı. | TED | و جلبت الوضوح إلى الأشياء ذات المغزى في حياتي الآن. |
CA: Elon, öyle görünüyor ki, seni dinlemek ve yaptığın farklı şeylere bakmakla, çok ilginç bulduğum, her şeyde o eşsiz ikili motivasyona sahipsin. | TED | إيلون، يبدو لي عندما استمع إليك وأنظر إلى الأشياء المختلفة التي فعلتَها أن لديك حافزًا مضاعفًا فريدًا حول كل شيء أرى أنه مثير للاهتمام. |
Aşağıda zaman eksenimiz var, ordaki çok hızlı şeylerden, burdaki uzun zaman alan şeylere kadar. | TED | لدينا الزمن بطول الخط السفلي هنا، بداية من الأشياء السريعة جداً هناك، إلى الأشياء التي تستغرق وقتاً طويلاً هنا. |
Orta kısımda yer alan fizik çok çok küçük şeylerden çok çok büyük şeylere geniş bir aralığı içerir. | TED | الفيزياء التي في المنتصف تنطبق على مدى واسع، من الأشياء الصغيرة جداً جداً إلى الأشياء الكبيرة جداً جداً. |
İnsanlar engel değildir, istediğimiz şeylere açılan kapılardır. | TED | البشر ليسوا الحواجز لكن البدايات إلى الأشياء التي نريدها. |
Ve ağlar insanların özgür düşünmesini zorlaştırır, çünkü insanların dikkatini ağın değer verdiği şeylere çeker. | TED | و الشبكات تصعب على الناس فعل ذلك لأنه يدفع بالاهتمام إلى الأشياء التي تهتم بها الشبكة |
Sonunda, bizi insan yapan şeylere ulaşabilmiştik. | TED | أخيراً، استطعنا أن نصل إلى الأشياء التي تجعلنا بشراً. |
Bu teknolojiyi güzel yapan bir başka şey de sadece tam olarak aynı frekansda çalışan şeylere enerji aktarımı yapması. | TED | والشي الأخرى العجيب في هذه التقنية أنها تنقل الطاقة إلى الأشياء التي تعمل على نفس الموجة بالتحديد |
Siz İtalyan olan şeylere karşı doğal olarak çekiliyorsunuz, tıpkı bizim ve tüm dostlarımızın olduğu gibi. | Open Subtitles | أنت بطبيعتك تنقاد إلى الأشياء الإيطالية, مثلنا ومثل كل أصدقائنا |
Satın alamayacağınız şeylere bakıyorsunuz. | Open Subtitles | تنظرين إلى الأشياء التي لا يمكنكِ شراؤها |
Hatırlamak istemediği şeylere, yavaşça kapılarını kapatıyor. | Open Subtitles | إلى الأشياء التي لا يريد أن يتذكرها ، كان ببطء يلق الباب على قلبه. |
Babamın bu tür şeylere alerjisi var. | Open Subtitles | أبي حسّاس إلى الأشياء ذات الرائحة الكريهة |
Söylediğim şeylere aldırmamalısın. | Open Subtitles | يجب أن لا تولي أي إهتمام إلى الأشياء التي أقولها |
Kendilerini görmeyen şeylere saldırarak besleniyorlar. | Open Subtitles | ويتغذون بالنفاذ إلى الأشياء التي لا تستطيع رؤيتهم |
Yoksa o adam da mı senin kankan? Ben Waller'ın sevmediği insanlara doğrulttuğu bir silahı mıyım yani şimdi? | Open Subtitles | إذًا ما أنا إلّا سلاح تصوّبه إلى الأشياء التي لا تروقها؟ |