Acele Bağdat'a gideceksin ve bu altıncı ayın sonunda, Prenses'in zehirlenmesi emrini vereceksin. | Open Subtitles | سوف تسرع إلى بغداد وفى نهاية القمر السادس ، أعطى أمرا بتسميم الأميرة |
O dönem, Amerikan askerlerinin tanklarıyla Bağdat'a girdikleri dönemdi. | TED | في ذلك اليوم، دخلت الدبابات الأمريكية إلى بغداد. |
Bağdat'a iki kişi yolladık ve bu konuyu hikayeyi daha detaylı araştırdık. | TED | إنتهى بنا الأمر لإرسال شخصين إلى بغداد لدراسة أبعاد هذه القصة . |
Kutsal Majesteleri, gelecek ay, talipler kraliyet prensesiyle evlenmeye çalışmak için Bağdat'a gidecekler. | Open Subtitles | سمو جلالة الملك ، فى القمر القادم سوف يذهب الخطاب إلى بغداد لطلب الزواج من الأميرة الحاكمة |
Bilin ki, Ulu Hakan'ın, asil ailemin kanı Moğollarınkiyle karıştığında, Bağdat'a bir kez daha barış ve mutluluk gelecek. | Open Subtitles | أنا أعرف ، أيها الخان المعظم إن السلام والسعادة سوف يأتي مرة أخرى إلى بغداد عندما يمتزج دم عائلتي النبيلة مع دم المغول |
Seni uzun süreliğine Bağdat'a yollayacağım. Kimse seni bulamaz. | Open Subtitles | سَأُرسلُك إلى بغداد لمدة طويلة لا أحد سيجدَك. |
Seni uzun süreliğine Bağdat'a yollayacağım. Kimse seni bulamaz. | Open Subtitles | سَأُرسلُك إلى بغداد لمدة طويلة لا أحد سيجدَك. |
O zaman ilk kez bana Bağdat'a gideceğini söyledi. | Open Subtitles | أنه لم يخبر أى أحد آخر لكنه كان عالما بأنه سيذهب إلى بغداد |
Bildiğiniz gibi Fouad'ın anavatanında çok zor bir dönem geçiriliyor, buna rağmen kendisi Fransa'dan ayrılıp Bağdat'a dönmeye karar verdi. | Open Subtitles | فؤاد يشتاق في تلك الأيام الصعبة لوطنه الأم لذا فإنه عازم على الرحيل من فرنسا و العودة إلى بغداد |
Düşünebiliyor musun, bir an önce Bağdat'a gitmek istiyordu. | Open Subtitles | تخيلي يريد الذهاب إلى بغداد تذكرة لبغداد؟ |
Bakar mısın, beni nereye götürüyor. Bağdat'a gitmeye alışmış herhalde. | Open Subtitles | إنظر إلى أين نحن ذاهبون يجب أن لا تستعمل طريق العودة إلى بغداد |
Bağdat'a çok gitmek istiyordun, gitsene hadi! | Open Subtitles | عليك الوصول إلى بغداد انها بالطريق الآخر |
Geçen gün Vittoria ile konuşuyorduk, sonra bana neden Bağdat'a dönmek istediğimi sordu. | Open Subtitles | هذا فقط ما قلته لفيتوريا عندما سألتني لما أعود إلى بغداد ؟ |
Genellikle hasar kontrol. Yatıştırır, oksijen verir, Bağdat'a gönderip çıkarsın. | Open Subtitles | كان المهم هو التحكّم بالأضرار، تخديرهم، تهويتهم نقلهم إلى بغداد... |
Amman'dan Bağdat'a giden yolda rutin aramalar yapıyorduk. Bunu da o zaman bulduk. | Open Subtitles | لقد كنا نقوم بعمليات بحث روتينية على الطريق من عمان إلى بغداد وهناك وجدناه |
Beni kovdurmak ve kendini Bağdat'a sürdürmek istiyorsan harika bir fikir. | Open Subtitles | مهلا، هذا هو فكرة عظيمة إذا كنت تريد يحصل لي أطلقت، وأرسلت إلى بغداد. |
Seni kovmalıyım ama bunun yerine seni Bağdat'a süreceğim. | Open Subtitles | تعلمون، وكنت النار ستعمل لك، ولكن بدلا من ذلك، وأنا السفينة ستعمل قبالة لكم إلى بغداد. |
Tek yapmamız gereken silahları Ürdün'den Bağdat'a nakletmek. | Open Subtitles | كُل ما علينا فعلُه هو أن نشحن الأسلحة مِن الأردن ونرسلها إلى بغداد |
Evet, ayda üç dört kere Bağdat'a direksiyon sallar. | Open Subtitles | أجل، إنه يقود إلى بغداد ثلاث أو أربعة مرات في الشهر |
- Ne yani, bütün Hintliler Bağdat'a mı gidecek? | Open Subtitles | لذا فإن جميع الهنود الذهاب إلى بغداد الآن؟ |
İsa, beni Bağdat'a gönderiyor. | Open Subtitles | يسوع هو وجود لي نقله إلى بغداد. |