Isırıp tırmalamak için Aki'nin yüzüne atlamıştım ama o beni yere fırlattı ve bir kulağımı Katana'sı ile kesti. | Open Subtitles | وتسللت إلى وجه ساكي وأخذت أعضه وأخدشه لكنه قذفني إلى الأرض و قطع أذني بضربة واحدة من سيف الكاتانا |
Bunun farkında değilsiniz, ama gözleriniz sürekli harket eder. Yani birinin yüzüne baktığınızda, | TED | أنتم لا تلاحظون هذا, لكن عيونكم دائماً تتحرك. لذا عندما تنظرون إلى وجه أحدٍ ما. |
Bu çocuğun yüzüne bakabilir, ve diyebilirdiniz ki, "Peşinden git, çocuğum, | TED | كان بإمكانكم النظر إلى وجه\ها والقول عليك به يا بني |
Önceden yakışıklı bir yüze bakarken şimdi fasulye tanesine baktığıma göre, sanırım döndük. | Open Subtitles | . بما أنني كنت انظر إلى وجه وسيم، والآن أنظر إلى وجه شبيه بكعكة الفاصوليا، أوافقك الرأي |
Yeni bir yüze ihtiyacın var. Seçilmişler ofisinden birine değil. | Open Subtitles | تحتاج إلى وجه جديد وليس من قائمة المرشحين |
Cansız bir kadın kollarında bir deri bir kemik kalmış çocuğuyla yerde yatıyordu. Ve sadece aciz bir şekilde annesinin yüzüne bakıyordu | TED | رأيت إمرأة لا حياة فيها، مستلقية على الأرض وطفل هزيل بين ذراعيها يحدق بعجز إلى وجه أمه |
Ben nefes almak için su yüzüne çıkmaya çalıştım ama belim lastiğin altına değdi. | TED | حاولت أن اصعد إلى وجه الماء لأتنفس. فضربت ضهري بالدولاب. |
Hiç kimse Roni'nin yüzüne silah doğrultamaz. Tamam mı? | Open Subtitles | لا أحد يوجه مسدساً إلى وجه روني ، موافقة؟ |
Biliyorum ama babasının katilinin yüzüne bakmaya şu anda hazır değil. | Open Subtitles | أعلم، لكن تحديقها إلى وجه قاتل والدها أمر لا تستطيع القيام به حالياً. |
Birinin yüzüne silah doğrultmak şok olması için yeterlidir. Silahı tetiğe almak için daha sonrayı beklemelisin. | Open Subtitles | وجّه السلاح إلى وجه أحد يخشاه، عليكَ توفير التهديد بالمسدس لوقتٍ لاحق. |
Sonra birinin yüzüne silah dayayıp bizi eve götürmesini sağlayacağım. | Open Subtitles | ثمّ سأوجّه مسدّساً إلى وجه أحدهم وأرغمه على اصطحابنا إلى الديار |
Yani, bu adamın yüzüne bakıyorum, ve bence, ...her şeyi ve herkesi suçluyor ama içinde bir yerlerde, ...parmakla kendini işaret ediyor. | Open Subtitles | أعني , أنا أنظر إلى وجه ذلك الرجل وأقول.. كما تعلم , أنه يُلقي اللوم على كل شيء وعلى الجميع لكن في مكان ما في داخله.. |
Birinin yüzüne her baktığınızda bu ilk defaymış gibi olur. | Open Subtitles | في كل مرة تنظرين إلى وجه شخص ما كإنكِ لم تريه من قبل |
Tanrı'nın yüzüne bakmak için doğanın maskesini söküyor. | Open Subtitles | إنه يمزق قناع الطبيعة لينظر إلى وجه الرب |
Pek önemli bir şey değil ama şu an yöneticisini dev bir hesapla yere indirmiş kişinin yüzüne bakıyorsun. | Open Subtitles | ليس أمر جلل, لكنك تنظرين إلى وجه الرجل الذي سيطر على مراقبه وحصل على تقرير ضخم |
Şimdi maktulün yüzüne darbe simülasyonu yap. | Open Subtitles | والآن، قومي بمحاكاة ضربة إلى وجه الضحية. |
EEG cihazında bazı ilginç şeyler bulabileceğiniz ortaya çıkıyor. Örneğin, siz birinin yüzüne bakarken birçok sınırlamanın olması. | TED | يبدو أنّك تستطيع إيجاد بعض الأشياء المُثيرة في الموجات الدماغية، على سبيل المثال: إذا كنت تنظر إلى وجه أحدهم، ولكنها مُقيّدة إلى حدٍ كبير. |
Ufaktan başlamamız gerek. bir yüze, markaya ihtiyacımız var ve odaklanmamız gereken bu. | Open Subtitles | يتعين علينا أن نبدأ بشيء صغير نحن بحاجة إلى وجه, علامة تجارية |
Hepsinin bir yüze ihtiyacı var. | TED | كلها تحتاج إلى وجه. |
Yeni bir yüze ihtiyacım var. | Open Subtitles | بل أحتاج إلى وجه |