| Eski yöntemlerle değil. Amblem üzerinde bir resim araştırması yapıyorum. | Open Subtitles | إنما ليس بنهج القُدَماء، إذ أجري بحثًا صوريًّا عن الشعار. |
| Üzerlerini kapatmışlar. Ama pek özenle değil. | Open Subtitles | الصورة قديمة وتمت تغطيتها إنما ليس بعناية فائقة |
| Gerçek olanı daha büyük olacak ama çok da büyük değil paslanmaz sabit alan değiştirici bir tasarım üzerinde çalışıyorum. | Open Subtitles | الحقيقيّ سيكون أكبر، إنما ليس أكبر بكثير. إني أعمل على تصميم ذو درجة ميل متغيّرة ومجال ثابت الحجم. |
| Aklını evet, kalbini değil ama. Bu şekilde değil. | Open Subtitles | دهائه أجل ، إنما ليس قلبه ليس بتلك الطريقة |
| Karşımızda bizi yok etmeye gelmiş büyük bir kâfir ordusu varken değil. | Open Subtitles | إنما ليس بوجه جيش وثني عظيم قادم لتدميرنا |
| Peki. Ama burada değil. Biraz ağırdan almalısın. | Open Subtitles | طيّب، إنما ليس هنا، عليك أن تتوارى. |
| Yalnız bu film sadece bana ait değil. | Open Subtitles | إنما ليس فيلمي لوحدي |
| Evet, endişelensen iyi olur ama benim için değil. En başından beri Üç'le ilgili tehlikeye dikkat çekiyordum. | Open Subtitles | أجل، إنما ليس حيالي، إن قلقي حيال (الثالث) يزداد تدريجيًّا مذ البُداءة. |
| Senin kadar tatlı değil. | Open Subtitles | إنما ليس بقدر حلاوتك. |
| Fakat şu an bize değil. | Open Subtitles | إنما ليس في هذه اللحظة لنا |
| Hayır, öyle. Sadece Argus'un girmemizi beklediği yer değil. | Open Subtitles | بل هي، إنما ليس الموقع الذي توقعت (أرغوس) أن نهاجمه. |
| Sadece şu anda değil. | Open Subtitles | إنما ليس الآن |