hakaret ettiği kişi benim. Seni bilmem ama benim onurum var. | Open Subtitles | أنا من تمت إهانته لدي كبرياء إن لم يكن لديك أنت |
Babası mahalli mafya şefine hakaret ettiği için 1901 'de öldürüldü. | Open Subtitles | قُتل والده عام 1901 بسبب إهانته لزعيم المافيا في البلدة |
Bakalım yaptığı eylemi medeni dünya olarak kendi arama sonuçlarında ona hakaret ederek protesto edebilecek miyiz?” | TED | فلنر إن كنا، في العالم المتحضّر، نستطيع التظاهر ضد ما فعله من خلال إهانته في نتائج البحث." |
Rahatsız etmek istemezdim ama ben kimseye saygısızlık etmeyen bir adamım. | Open Subtitles | لا أريد أن أكون مصدر إزعاج لكني رجل لا ينبغي إهانته |
Bak, saygısızlık yapmak istemem, ama Eugene' nin kaybetmeye mahkum olduğu neredeyse alnında yazılıydı. | Open Subtitles | لا أقصد إهانته ، لكن كان مقدراً ليوجين الفشل بصورة نهائية |
Ona hakaret etmek istemeyiz. | Open Subtitles | حسنًا، نحن لا نريد إهانته |
Sorun, Randy'nin rap'le hakaret etmesi. | Open Subtitles | المشكلة هي أن (راندي) بدأ إهانته بالراب |
Ölüsüne saygısızlık olmasına ama Kevin iyi bir kişi ve sanatçı gibi görünürdü. | Open Subtitles | ولا أقصد إهانته لأن كيفين بدا وكأنه شخص رائع وفنان جيد |
saygısızlık görürse veya kovulursa karşılık verilmesi icap edecek. | Open Subtitles | إذا تمت إهانته ونفيه سيكون الانتقام واجبًا |
Benim partimde ona saygısızlık edildi! | Open Subtitles | وقد تمت إهانته في حفلتي |
saygısızlık etmek istemedim. | Open Subtitles | لم أقصد إهانته |