Bazıları size yardım eder, bazıları sizi durdurmaya çalışır. | TED | فبعضها يُساعدها، والبعض الآخَر يُحاول إيقافها. |
Uyandığımda elim böyleydi ve insanlar onu durdurmaya çalışıyordu . | Open Subtitles | عندما أفقت كانت يدي تتحرك هكذا حاول الناس إيقافها |
Teğmen, çalışmaları durdurmak için henüz geç kalmış değilsiniz. | Open Subtitles | حسناَ ملازم مازال بوسعك إيقافها قبل فوات الأوان |
Bu sürücüye sahip savaş gemilerinden oluşan bir filo durdurulamaz olur. | Open Subtitles | أسطول من السفن الحربية مزودة بذلك المحرك سيكون من الصعب إيقافها |
Hiçbir büyü ya da doğaüstü güç onu durduramaz. | Open Subtitles | شيئاً آخر قاله جايلز لا سحر ولا أي قوة خارقة بإمكانه إيقافها |
Seni utandırmaması için yayımlanmadan önce durdurulması gerekiyordu, ve o da durdurdu. | Open Subtitles | أن يساعدني في إيقافها قبل أن تخرج إلى العلن حتى لا تسبب لكِ الإحراج وهذا مافعله بالضبط |
Diyor ki, laboratuvarlarından birini patlatmış, onu durdurmaya çalışan kapıda görevli bekçi dahil dört kişiyi öldürmüş. | Open Subtitles | يقول هنا بأنها فجرت أحد المختبرات وقتلت 4 أشخاص, بضمنهم عضو بارلامينت الذي حاول إيقافها بالبوابة. |
Hiç kimse fazladan içtiğinde veya hap aldığında onu durdurmaya çalışmadı. | Open Subtitles | لا أحد حاول إيقافها وهي تتناول جرعات إضافية أو تلك الحبوب الزائدة |
Duruşmasında buna şahitlik de edeceğim zaten ancak bu süreci durdurmaya çalışmayacağım. | Open Subtitles | وأنا سَأَشْهدُ بذلك في محاكمتِها ولكن لن احاول إيقافها |
Dr. Kelly, o kamyonda nükleer silahlar varsa ve Ruslar engel olamıyorsa kamyonu durdurmak için savaş riskini göze alır mısınız? | Open Subtitles | دكتورة كيلى لو أن هناك أسلحة نووية فى الشاحنة والروس لا يستطيعون إيقافها هل تريدى المخاطرة بحرب مقابل إيقافها؟ |
Bir otobüs sürdüğünü düşün. Ve trafik polisleri sizi durdurmak istedi. Bir otobüs dolusu insanız ve onlar arasında tesettürü görüyorlar. | Open Subtitles | عندما كنت فى حافلة مليئة بالناس وأرادت الشرطة إيقافها لمجرد رؤية الحجاب |
On binlerce insan bunu haftalık olarak yaparsa, durdurulamaz bir güç olursunuz. | TED | وعندما يفعل ذلك العشرات من الآلاف من الناس بشكل أسبوعي، تصبحون قوة لا يمكن إيقافها. |
Buna çoktan başladılar, Binbaşı ve bu asla durdurulamaz. | Open Subtitles | إنها بالفعل تفعل ذلك يا ميجور و لا يمكن إيقافها |
Bu kadar saç spreyi sıktığında hiçbir şey O'nu durduramaz. | Open Subtitles | حينما تستخدم كثيرا من مثبت الشعر ذاك لا شيء بوسعه إيقافها |
Teori şöyleydi, bu belli bir zamanda durdurulması gereken bir operasyondu çünkü bir devir teslim olacaktı ve çok daha fazla onay gerekecekti. | Open Subtitles | إذاً فالقصة أنها كانت عملية وجب إيقافها عند تاريخ معيّن لأنه كانت هناك عملية تسليم سلطة |
Çok fazla adım var ve hangi adımın engel olduğunu bulmak karmaşık-- bir bombayı imha etmek gibi. | TED | هناك مراحل عديدة، ومعرفة أي مرحلة يجب إيقافها ليس بالسهل. كأنك تحاول نزع فتيل قنبلة، |
Bunu anlayamıyorum çünkü eğer salınımların durması gerekiyorsa o zaman salınımları durdurmalıyız. | TED | لا أفهم ذلك، فإذا كان للانبعاثات أن تتوقف، فيجب علينا إيقافها إذاً. |
Bunun çok basit olduğunu düşünüyordum ama makinenin kontrolünü aldıktan sadece 30 saniye sonra durdurmayı başardım, ki bu çok kötü. | Open Subtitles | ظننت الأمر سيكون بسيطاً.وعندما توليت مسئوليتها لنصف دقيقة فقط تسببت في إيقافها.كان هذا سيئاً |
Cabal dünyayı bir savaş bölgesine çevirmek istiyor, sadece antik kan onu durdurabilir. | Open Subtitles | تريد الكابول أن تحول العالم إلى ساحة للقتال فقط الدم المصدر يمكنه إيقافها نعم |
Eğer yeterince yeniyse, belki onu durdurabiliriz. | Open Subtitles | حسناً، إن كانت جديدة بما يكفي ربما نتمكن من إيقافها |
park yeri örneğimizde, başka birisinin merdiveni yoluyla düşüncelerimiz arada olanları atladı. | TED | في مثال موقف السيارات، معتقداتنا تم إيقافها بواسطة سلم الشخص الآخر. |
Şifremi girip iptal etmek zorundayım. | Open Subtitles | حسنا ، يجب أن أدخِل كلمة مروري في سبيل إيقافها |
Kontrolü ele almak için mahkumların askıya alınan rutin çalışma ve hakları yarın sabahtan itibaren geri verilecektir. | Open Subtitles | فترات التمرين المعتادة للسجناء والإمتيازات الأخرى التى تم إيقافها . خلال العمل سيتم إعادتها من صباح الغد |
Sonunda polisi aramakla tehdit etti ve beni bir daha çağırdı, onu durdurmalıydım. | Open Subtitles | و بالنهاية هددت بإبلاغ الشرطة و عندما أمسكت بي مرة اخرى حسناً كان يتوجب علي إيقافها .. |
Zamanlayıcı çalışmış. Ona ulaşıp, durdurmam gerekiyor. | Open Subtitles | التوقيت يعمل يجب أن أصل إليها وأحاول إيقافها |