Biyotıp dünyasında numuneleri büyütmenin yardımcı olabileceği başka problemlerin de olduğu ortaya çıktı. | TED | اتضح أنه وعبر الطب الحيوي، هنالك مشاكل أخرى يمكن للتضخم أن يساعد فيها. |
O kadınla evli olduğu ortaya çıktı, ben de kadınla ilgilendim. | Open Subtitles | ، اتضح أنه كان متزوجاً من تلك المرأة لذلك اعتنيت بها |
Görünüşe göre, kaybetmek yerine kazanınca daha çok evrak işi oluyormuş. | Open Subtitles | اتضح أنه هناك أعمال ورقية عندما تفوز أكثر من أن تخسر. |
Görünüşe göre, yüzlerce poundu zimmetine geçirmiş. | Open Subtitles | اتضح أنه اختلس مئات الآلاف من صندوق تمويل الوزارة |
meğer Anma Günü'nün hafta sonunda araba kiralarken pek seçeneğiniz olmuyormuş. | Open Subtitles | اتضح أنه في عطلة يوم الذكرى، لا يمكنك استئجار ما ترغب |
Kanserin ilerlediği ihtimalini doğuran çektiğin ağrılar meğer kemik iliği elementlerinin büyümesinden kaynaklanıyormuş. | Open Subtitles | الألم الذى كنا نشتبه بأنه بسبب الورم الليمفاوى اتضح أنه بسبب الزياده السريعه فى معدلات نمو نقى العظام |
Ama Meğerse asıl istediği okul o değilmiş. | Open Subtitles | و لكن اتضح أنه لم يكن ما تريده لأنها اعتقدت أنه لا يمكنها أن تدخل ابنتها للمدرسة التى تريدها حقاً |
ve görünen o ki artık bunu oldukça hassas şekilde ölçebiliyoruz. | TED | وقد اتضح أنه يمكننا قياس ذلك بدقة بالغة. |
Çünkü tüm bu kanun ihlali yapanların kanıtları toplama ve kanıtlama önerisinin uygulanamaz olduğu ortaya çıktı. | TED | لأن كامل مجال أعمال اقتراح أن أحدهم يقوم فعلا بخرق القانون ثم جمع أدلة لإثبات ذلك، والذي اتضح أنه كان فعلا غير ملائم. |
Bunun belirleyici kaos kullanan sözde raslantısal sayı üreticisi olduğu ortaya çıktı. | TED | و اتضح أنه مولد أعداد شبه عشوائي باستخدام الفوضى القطعية. |
...aynı sepeti motosikletten çıkan bir köpek gibi. Ama başıma gelen en güzel şeylerden biri olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | ولكنه اتضح أنه من أفضل الأشياء التي حصلت لي في حياتي |
Yine hasta olan birini tanıyordum. teşhis koyamadılar ve sonra lyme hastalığı olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | ثم اتضح أنه داء البورليات لن تخسري شيئاً، أجري تحليل دم |
Görünüşe göre aşçılık öğrencisi olmak ve sos şefi stajyerliği finansal özgürlük için bir yöntem değil. Neden beni aramadın? | Open Subtitles | اتضح أنه كوني طالب في مدرسة الطهي و طاهي مشرف متدرب ليس طريق الحرية المالية |
Jet-lag olduğunu sandım ama Görünüşe göre o da hasta. | Open Subtitles | ظننت أنه مصاب بإعياء من السفر, لكن اتضح أنه مريض أيضا |
Görünüşe göre Detroit'te canlı bir gösterideymiş ve Cumartesi günü gelip benimle ödül için dans edebilirmiş. | Open Subtitles | اتضح أنه فى دترويت برنامج مباشر ويمكنه أن يأتى يوم السبت ويرقص معى فى حفل جمع التبرعات |
Bu yaz bir dövüşte gördüm. meğer tüm organizasyonu o yapmış. | Open Subtitles | رأيته يقاتل هذا الصيف اتضح أنه دفع لكل شيء |
meğer yıllardır işini gizi gizli yapıyormuş, çoğunlukla Doğu Avrupa'da. | Open Subtitles | أنه ربما كان مجرد أسطورة اتضح أنه كان يدير أعماله في الخفاء لسنوات، بشكل رئيسي في أوروبا الشرقية |
Seni mutfağa sokmak onun fikri değilmiş meğer. | Open Subtitles | اتضح أنه لم يكن الشخص الذي أعادك إلى المطبخ فكرة من كانت؟ |
Uzun sürmedi, çünkü Meğerse... | Open Subtitles | ولم يستغرقا الكثير من الوقت, لإنه اتضح أنه, |
Biriyle çıkacağım için çok heyecanlıydım ama Meğerse çocuk arkadaşımı beğendiği için bana teklif etmiş. | Open Subtitles | كُنت متحمسة بخصوص الشخص الذي سيرافقني، لكن اتضح أنه طلب مرافقتي لأنه كان معجب بصديقتي. |
ama görünen o ki, 18. yüzyılda bunu pek umursamıyorlardı. | TED | لكن اتضح أنه في القرن الـ 18، لم يهتم الناس بذلك على الإطلاق. |
Sonradan ortaya çıktı ki bekârlığa veda partisinde sarhoş olmuş ve bana söylediklerini hiç hatırlamıyor bile. | Open Subtitles | وبعدها اتضح أنه كان فقط تناول بعض المشروبات في حفل توديع عزوبيته ولم يتذكر حتى أنه تحدث معي على الإطلاق. |
Beni güldüren tekrar umut veren ve bir başkasına aşık olduğu ortaya çıkan adam. | Open Subtitles | رجل جعلني أضحك .. أعطاني الأمل مجدداً .. والذي اتضح .. أنه يحب امرأة أخرى |