Ve buna devam ederse, barış anlaşmasını da ihlal etmiş olur. | Open Subtitles | وإن استمر قد تُنزع الشرعية عن اتفاق السلام |
Başkan Hanım, bu barış anlaşmasını gerçekleştirmek zorundasınız. | Open Subtitles | سيدتي الرئيسة، أنتِ بحاجة لإبقاء اتفاق السلام هذا حياً |
Başkan, barış antlaşmasının gerçeklerden daha önemli olduğuna karar verdi. | Open Subtitles | قرّرت الرئيسة أنّ اتفاق السلام أكثر أهمية من الحقيقة |
Tek kayıp barış antlaşmasının yapılmaması olmayabilir. | Open Subtitles | اتفاق السلام قد لا يكون الخسارة الوحيدة |
Bayan Hassan, sizinde bildiğiniz gibi, neredeyse bir yıldır kocanız ve ben bu barış anlaşmasının gerçekleşmesi için çalıştık. | Open Subtitles | سيدة (حسان)، كما تعلمين لما يقارب العام، أنا وزوجك عملنا لتحقيق اتفاق السلام هذا |
İhanetin yüzünden affedilmek için yalvaracaksın ve barış antlaşmasını reddedeceksin. | Open Subtitles | سوف تتوسل المسامحة على خيانتك وسوف تشجب اتفاق السلام هذا لن يحدث أبداً |
Ve onlara indirebileceğim en büyük darbe barış anlaşmasını imzalamak olacak. | Open Subtitles | وأعظم ضربة بوسعي أن أوجهها لهم هي بتوقيع اتفاق السلام |
Rusların Dalia Hassan'ın meşru halef olduğunu kabul etmeyip bunun sonucunda da, barış anlaşmasını imzalamak istemedikleri. | Open Subtitles | وبالنتيجة، فلن يوقعوا اتفاق السلام |
- barış anlaşmasını fes edeceksin. | Open Subtitles | -سوف تشجب اتفاق السلام |
Tek kayıp, barış antlaşmasının yapılmaması olmayabilir. | Open Subtitles | اتفاق السلام قد لا يكون الخسارة الوحيدة |
Bu dediğin, barış antlaşmasının sonu demektir. | Open Subtitles | ما سينهي فعلياً اتفاق السلام |
Başkan Taylor; barış anlaşmasının imzalanacağını duyurmak için dış ülke temsilcileriyle birlikte BM'e dönüyor. | Open Subtitles | الرئيسة (تيلور) والوفود الأجانب سيعودون للأمم المتحدة عما قريب حيث ستعلن الرئيسة عن نيتها في إتمام توقيع اتفاق السلام ماذا؟ |
barış antlaşmasını da hayata geçirecek bir yol. | Open Subtitles | طريقة لحفظ اتفاق السلام |
Bauer'un bu yaptığı, barış antlaşmasını yok edecek. | Open Subtitles | ما يفعله (باور) سوف يدمر اتفاق السلام |