Otomobilden enerjiye tüm sektörler değişken döviz kuruna ayak uydurmak zorunda kaldı. | Open Subtitles | كل الصناعات، صناعة السيارات، الطاقة اضطرت إلى مواجهة معدلات صرف متنوعة |
Bu iş böyle sona ermek zorunda olduğu için gerçekten çok üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف حقا أنها اضطرت إلى وضع حد لهذه الطريقة. |
Bir annenin evladını öldürmek zorunda kalması hakkında berbat bir şarkıdır. | Open Subtitles | إنها أغنية مريعة للغاية حول امرأة اضطرت إلى قتل طفلها |
Ama onun terk etmek zorunda kalmasının nedeni bu. | Open Subtitles | ولكن هذا هو السبب أنها اضطرت إلى مغادرة البلاد. |
Ama savaştan sonra evlere temizliğe gitmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | بعد الحرب بالتأكيد اضطرت إلى تنظيف المنازل |
Pastasını hapishaneye götürmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | اضطرت إلى أن تحضر له الكعكة في السجن |
"Gitmek zorunda kaldıysanız." İngilizcen çok iyi! | Open Subtitles | "إذا كنت قد اضطرت إلى المغادرة" لغتك الإنجليزية جيدة جداً |
Vurmak zorunda mıydı? | Open Subtitles | هى اضطرت إلى إطلاق النار عليه؟ |
Ama Catalina işe geç kalınca, üstünü arabada değiştirmek zorunda kalıyor ve hayır demesi zor oluyor. | Open Subtitles | لكن عندما ( كاتالينا ) تأخرت جداً على العمل , اضطرت إلى تغيير ملابسها في السيارة و كان من الصعب رفض هذا |
Millerce yürümek zorunda kalmış. | Open Subtitles | اضطرت إلى المشي لأميال |
Çok üzgün ama planlarını değiştirmek zorunda kalmış. | Open Subtitles | لكن اضطرت إلى تغيير خططها |
Hâlâ hayattayken gitmek zorunda kaldıysanız Londra'dan buraya otopsiye yardım etmek için nasıl geldiniz peki? | Open Subtitles | (كيف وصلت إلى هنا من (لندن للمساعدة في تشريح الجثة إذا كنت قد اضطرت إلى المغادرة عندما كان لا يزال على قيد الحياة؟ |
O terk etmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | أنها اضطرت إلى مغادرة البلاد. |