Kusura bakmayın ama Harm'ın sıradanlıkla hiçbir ilgisi yoktur. | Open Subtitles | الرداءة مثل هذه ليست بعيدة عن الآذى |
Yine de, Harm minnettar olmalı. | Open Subtitles | مايزال , الآذى يجب أن يكون ممتن |
Harm ve kılıca daha büyük mücadeleler gerekecek. | Open Subtitles | الآذى والسيف سيتطلبون تحديات أعظم |
Tek bildiğimiz, dışarıda sana zarar vermek isteyen insanların hala var olduğu. | Open Subtitles | كما نعلم جميعاً ، ثمّة أناس بالخارج، لازالوا يكنون الآذى لكَ. |
Biri sana zarar vermek için yaklaşıyorsa yerinde durup adamı öldürmeye sonuna kadar hakkın var demektir. | Open Subtitles | إن كان هناك رجل أراد إلحاق الآذى فيك، لديك كلّ الحق لترد الصاع بالصاعين، وتطلق النار عليه. |
Harm'ı yemlemeye kalktı, zayıf düşürmeye çalıştı. | Open Subtitles | أنها تحاول لوقف الآذى , ترك الآذى ضعيف |
İç iblisleri ile uğraşıyor ve kendiyle savaşmaktan Harm'la savaşamıyor. | Open Subtitles | لايمكنها محاربة الآذى بينما تحارب نفسها |
Harm'ın sözlere ihtiyacı vardı. | Open Subtitles | الآذى لايحتاج الكلمات |
Ama Harm'ın zayıflığı yok. | Open Subtitles | لكن الآذى ليس لديه ضعف |
Harm iblisleriyle savaşmıyacak. | Open Subtitles | الآذى لا يحارب شياطينه |
Harm onlarla savaşıcak. | Open Subtitles | الآذى يعانقهم |
Aramızda bize zarar vermek isteyen hafiyeler var. | Open Subtitles | وصلنا متمردين جواسيس بيننا الذين يتمنون لنا الآذى |
Kendime soruyorum: Kim benim kızıma zarar vermek ister ki? | Open Subtitles | وأسأل نفسي، من ذا الذي يريد الآذى لطفلتي؟ |
İnsanlara zarar vermek. Şimdi işin başında da Cal olunca. | Open Subtitles | الحاق الآذى بالآخرين، والان وبوجود كال فى سدة الحكم |