O, bütün atların efendisidir ve pek çok tehlike boyunca dostum olmuştur. | Open Subtitles | إنه سيد كل الجياد ولقد كان صديقي خلال العديد من الأخطار |
Steven,üzerinde düşünmen gereken, birçok tehlikeler var. | Open Subtitles | ولكن عليك أن تعلم أن هناك العديد من الأخطار عليك تجاوزها يا ستيفن |
Bilim insanları bu tür riskleri ölçmede daha çok zorlanıyor. | TED | الباحثون قد أمضوا وقتاً صعباً في قياس هذه الأخطار. |
Hemen bir toplantı yapıp konuşalım görünmez tehlikeleri nasıl önleyeceğimizi görünenleri nasıl karşılayacağımızı. | Open Subtitles | ولنجمتع في مجلس تشاوري.. لنحدد أفضل وسيلة لمواجهة الأخطار.. ونحدد أفضل سبيل لإعلانها |
risk algısında birçok önyargı vardır. | TED | الآن هناك عدة من التحيزات في النظرة إلى الأخطار. |
Kendimi tehlikeye attım ve beni değiştirmene izin verdim çünkü seni sevmiştim ve seni istemiştim. | Open Subtitles | تحملت الأخطار وتركت تغيرنى لأننى كنت أحبك |
Eee, bahsettiğim tehlike geldiğini asla göremeyeceğin türden. | Open Subtitles | إنَّ الأخطار التي أتحدث عنها إنك لن تراها حتى |
O, bütün atların efendisidir ve pek çok tehlike boyunca dostum olmuştur. | Open Subtitles | إنه سيد كل الجياد ولقد كان صديقي خلال العديد من الأخطار |
Biyolojik tehlike tünellerinden kaçtıklarını biliyoruz ama bilmediğimiz şey, seni neden geride bıraktıkları. | Open Subtitles | نحن نعلم أنهم فروا عبر نفق الوقاية من الأخطار البيولوجية لكننا لا نعلم لماذا تركوك وراءهم |
Birisi gerçeğe çok yaklaştığında birden beliren tehlikeler. | Open Subtitles | الأخطار التي تتشكل كلما يحصل شخص قريب جدا من الحقيقة. |
Grandview hakkındaki gerçekler, biz niye buradayız, karşılaşacağın tehlikeler, | Open Subtitles | الحقيقة حول جراندفيو لمَ أنتِ هنا ؟ الأخطار التي تواجهينها |
Diğer gazeteler riskleri iyice anlattı. | Open Subtitles | ذهبت الصحف الأخرى إلى الأطوال العظيمة لتوضيح الأخطار لي |
riskleri inceledim ve çok fazla olduğuna karar verdim. | Open Subtitles | قيّمت الأخطار وقرّر بأنّهم كانوا عظماء جدا. |
Bu gezegendeki tehlikeleri kataloglayabilirim. | Open Subtitles | يمكنني فهرسة الأخطار التي تحيط بنا على هذا الكوكب |
2006 çevresel risk konferansından kalma çevrimiçi veriler vardı ancak diğer coğrafik veriler ise birleştirilmemişti. | TED | كانت هناك بيانات على الانترنت من مؤتمر الأخطار البيئية، بيانات جيو مكانية أخرى، ليست بالمتكاملة. |
-Dünya'yı pek çok tehlikeye soktunuz. | Open Subtitles | عرضت العالم للعديد من الأخطار. |
riskler çok büyük, ama ekonomik, insancıl, güdüsel kazanç kesinlikle büyük. | TED | الأخطار كبيرة ، و لكن المردود الاقتصادي ، الانساني و الانجاز هو هائل جدا |
Şu anda, bu ülke için çok tehlikeli bir tehditi takip ediyorlar ve senin yardımına ihtiyaçları var. | Open Subtitles | إنهم يكافحون من أجل تقليل الأخطار والجرائم في مجتمعنا |
- O halde daha bir sürü tehlikeyle karşı karşıya kalabiliriz. | Open Subtitles | عندها ربما هناك بعض الأخطار لاتزال أمامنا |
Bilinmeyen doğal tehlikelere ve insanların tacizlerine karşı direndiler ama şimdi bazıları risk altında ve öylece ayağa kalkıp yoldan çekilemezler. | TED | لقد صمدت في ظل الأخطار الطبيعية و تعديات الإنسان التي لا توصف ولكن الآن فإن بعضها في خطر وليس بإستطاعتها حماية نفسها |
Başbakanım, Eğer hızlı hareket edersek Şu an ki tehlikeyi önleyebiliriz. | Open Subtitles | رئيس الوراء أعتقد أن بوسعنا تخطي الأخطار الحاليه |
Bazen, Bir erkek kendini bile yok edebilecek, ...tehlikelerle yüzleşmek zorunda kalır. | Open Subtitles | فى بعض الأحيان ، يشعر الرجل بأنه يسحب نحو الأخطار التى تواجهه حتى إلى خطر تدميره |
Afganistan'dan ilk kez döndüğümde çatışmadan döndüğünüzde bütün tehlikelerin bittiğini düşündüm. | TED | عندما جئت لأول مرة عائدا من أفغانستان، كنت أعتقد بأنه لو نجوت من النزاع ثم انتهت جميع الأخطار. |
O kadar çok seviyorlarmış ki onu dünyadaki tüm tehlikelerden korumak istemişler. | Open Subtitles | كانوا يحبون لدرجة أنهم أرادوا حمايته من جميع الأخطار الموجودة فى العالم |
Çift taraflı çalışan ajanları öğrendiğimize göre biraz da söz konusu olan risklere bakalım. | Open Subtitles | حسناً, مذ أن تعلمنا القليل عن تجنيد العملاء المزدوجين دعونا نتمهل قليلاً لنعتبر بعض الأخطار |