gelişmekte olan ülkelerin siyasi belirsizlik yaşamamak için ekonomik büyümeyi sağlamaya devam etmeye ihtiyaçları var. | TED | تحتاج الأسواق الناشئة إلى النمو الاقتصادي المستمر حتى لا يكون هناك نوع من عدم الثقة على المستوى السياسي في تلك الدول |
kusursuz teknoloji gibi modern şatafatlı yatırımlar için, gelişmekte olan piyasalarda mikrofinans için veya Brooklyn'deki gibi zanaat fırınları için değil. | TED | ليس الأمر مجرد استثماررائع مثل التكنولوجيا النظيفة أو التمويل الأصغر في الأسواق الناشئة أو المخابز الحرفية في بروكلين. |
Hâlen, gelişmekte olan ülkelerde bir milyardan fazla akıllı telefon var. | TED | ويوجد حالياً أكثر من مليار هاتف ذكي في الأسواق الناشئة. |
Özel yatırımcılar için, gelişen pazarlarda risk sermayesinin artmasına, özel sermayeye, döner sermayeye ihtiyacımız var. | TED | للمثتثمرين، نحتاج رأس مال كبير، عدالة، وأشخاص تعمل في الأسواق الناشئة. |
O kadar buna gömülmüşlerdir ki yeni gelişen pazarları farketmeleri çok zordur. Yeni pazarlarda bu durumda tutkulu kullanıcıları besleyen alanlardır. | TED | و هم غارقون في ذلك بشدة و يكون من الصعب عليها لتحديد الأسواق الناشئة الجديدة. و الأسواق الناشئة الجديدة ستكون هي التربة الخصبة لمستهلكين متحمسين |
Daha net bir şekilde anladım ki gelişmekte olan bu "marketlerde" daha fazla zaman geçiriyorum. | TED | وقد أصبح واضحًا لي كلما أمضيت وقتي في الأسواق الناشئة. |
Gelirin dışındaki şeylere bakarak, gelişmekte olan ülkelerdeki, ilk bakışta riskli ve tahmin edilemez görülebilen insanların aslında, borçlarını ödeyebilecek kapasitede ve buna istekli olduklarını gördük. | TED | من خلال النظر الى ما هو أبعد من الدخل يمكننا أن نرى أن الأشخاص في الأسواق الناشئة والذي يبدو ظاهرهم محفوف بالمخاطر ولا يمكن التنبؤ به في الواقع هم على استعداد، ولديهم القدرة على السداد. |
Ama esas itibariyle, gelişmiş ülkeler arz ve talep konusunda ne yaptıklarıyla ilgili büyük bir adım atmadan, gelişmekte olan ülkelere politika önermeye başladığımız bir durum söz konusu olamaz. | TED | ولكن في جوهرها، لا يمكن أن تكون وضعية نبدأ فيها في نسب السياسات إلى الأسواق الناشئة دون تدخّل الدول المتقدمة في حد ذاتها وكذلك إلقاء نظرة على ما يقومون به على مستوى كل من العرض والطلب في الأسواق المتطورة. |
Bildiğiniz gibi; çevreyle ilgili meseleler şimdiye kadar çokça gündeme geldi; Kopenhag'ta, 72'de Stockholm'da. Bu meseleleri sürekli tekrar değerlendirmemiz biraz da temel bir mutabakat olmaması yüzünden. Aslında, gelişmiş ülkelerin inandıkları ve istedikleri ile gelişmekte olan ülkelerin istedikleri arasında bir bölünme var. | TED | كما تعلم، فالقضايا المهتمة بالبيئة كانت موضوع الساعة في العديد من المرات -- في كوبنهاغن وستوكهولم -- وما نزال نذكر هذه القضايا ولكن جزئيا وذلك لعدم وجود اتفاقية أساسية، بالعكس يوجد إنقسام بين ما تُؤمن به الدول المتقدمة وما بين ما تُريده وبيين ما تريده الأسواق الناشئة. |