Pazardan öğrendiklerimiz, çok seslilik ve oy savaşları bu boğucu gelişmeyi durdurabilir. | TED | يمكن للنتائج الاقتصادية والأفكار الديمقراطية والنزاعات من أجل الأصوات أن تعيق التقدم. |
Şey, mutlak çoğunluk değil, fakat sana daha çok oy çıktı. | Open Subtitles | حسناً ، إنها ليست الأغلبية بالتحديد و لكن لديك أكثر الأصوات |
Özellikle de oyları güvenceye alarak kazanmak istediğin bir oyun oynuyorsan. | Open Subtitles | هذا ينطبق خاصّةً حين ترغبين بالفوز بلعبة تحاولين فيها جمع الأصوات. |
22.000 oy aldık, bu, oyların %1.2'sine denk geliyor ve yerel adaylarda ikinci sırayı aldık. | TED | كسبنا 22,000 صوت، أي 1.2 بالمئة من الأصوات وحللنا بالمرتبة الثانية في الخيارات المحلية |
Diğer komşular erkek sesi duymuşlar ve Alman sesi olduğunu düşünüyorlar. | Open Subtitles | سمع جار آخر الرجال ترك وظنوا أنهم كانوا من الأصوات الألمانية. |
bütün oylar bütün bağımsız nabız yoklamaları gösteriyor ki ben seçileceğim çok iyi şimdi birkaç söz vermeye çalışabilirim | Open Subtitles | فى الحصول على الأصوات الزائفة وكل استطلاعات الرأي المستقلة والمعارضة تشير إلى أننى سأوفق فى الانتخابات بشكل جيد للغاية |
Ayrıca çıkarttıkları yeni sesler sualtı ses dünyasını nasıl etkileyecek? | TED | وكيف تؤثر الأصوات التي تصدرها على بيئة الصوت تحت الماء؟ |
sesleri fark etmek ve lokasyonunu bulmak işitme sistemi sayesinde mümkün olur. | TED | إن القدرة على التعرّف على الأصوات وتحديد موقعها ممكنة بفضل الجهاز السمعي. |
Kaç kişinin başından beri mahkûmiyeti yönünde oy kullandığını sorabilir miyim, efendim? | Open Subtitles | هل يمكنني أن أسألك عن عدد الأصوات التي صوتت بالإدانة؟ منذ البداية,سيدي؟ |
Yani demek istediğin papalık seçimi için kaç oy satın almamız gerektiği... | Open Subtitles | تقصد أنها تحمل الأخبار بعدد الأصوات التي يجب شرائها في الإنتخاب البابوي |
oylar sayıldığında, oy kullananların dörtte üçü oy pusulasını boş bırakmışlardı. | TED | وعندما تم فرز الأصوات وجدوا أن ثلاثة أرباع الناس قد وضعوا أصواتا فارغة. |
Şu üç şey - göçmenlerin oyları, sesleri ve bakış açıları - bence demokrasimizin daha güçlü olmasına yardımcı olabilecek. | TED | وهناك ثلاثة أشياء: تصويت المهاجرين، الأصوات ووجهات النظر التي أعتقد بإمكانها أن تساعد بتعزيز الديموقراطية |
Ancak Doğu üssü sakinleri, kazanacak oyları olmasa da, sonuçları yine de lehine çevirebileceklerini fark ediyorlar. | TED | لكن يدرك سكان القاعدة الشرقية بينما لا يملكون الأصوات للفوز، أنه يمكنهم قلب النتائج لصالحهم. |
oyların dogru sayılıp sayılmadığını kontrol edebilirler. | TED | يمكنهم التأكد من أن جميع الأصوات تم عدّها بصورة صحيحة. |
Attığım oyların sayısı, politikalarına ne kadar sebatla inandığımın basit bir göstergesidir. | Open Subtitles | عدد الأصوات التي أمثلها ليست سوى صدى ثقتي في سياساته |
Radyo kablosuz olarak sesi taşıyabiliyordu. | TED | يمكن للراديو أن ينقل الأصوات بدون أسلاك. |
Bu korkunç sesler de ne? Bir çeşit hayvan falan mı? | Open Subtitles | بحق السماء ما هذه الأصوات الفظيعة أهو حيوان من نوع ما |
Bunun için, kaynağı boşlukta bulmak için iki kulağa gelen sesleri karşılaştırır. | TED | لتحقيق ذلك فهو يقارن الأصوات الآتية إلى الأذنين لتحديد المصدر في الفراغ. |
Onu evlatlık alan ikinci ailenin sesini duymak gibi bir şansı oldu. | Open Subtitles | العائلة الثانية التي تبنتة كان لديها موهبة في إخراج الأصوات من هومر |
Ama ne zaman sentetik seslerle okusam eve gelip gerçek sesle renkli bir roman okumayı seviyorum. | TED | لكن عندما اقرأه مع الأصوات الاصطناعية، أحب أن أعود للمنزل وقراءة رواية مفعمة بالحيوية بصوت حقيقي. |
Peter Gabriel: gürültü yaparak geçimimi sağlıyorum. | TED | بيتر غابرييل: أنا أصنع الأصوات من أجل لقمة العيش. |
Eğer suç tasarısı oylarını toplayabilirsek. | Open Subtitles | سنصعد لـ60 حالما أحصد الأصوات عن مشروع القانون. |
Vokal gelişimi engellemek olağanüstü bir müzikal çeşitlilik ortaya koysa da, doğal olarak gelişen seslerin zaten inanılmaz bir çeşitliliği vardır. | TED | مع أن إعاقة نمو الصوت يمكن أن ينتج مدى موسيقي استئنائي، الأصوات التي تتطور بشكل طبيعي قادرة بالفعل على تنوع مذهل. |
Feragat: Bütün oylama sonuçları kaybolduğu için oy sayıları kafadan atılmıştır. | Open Subtitles | تنويه ، لقد فقدت بطاقات الاقتراع وزورت نتيجة الأصوات |