ويكيبيديا

    "الأطعمة" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • yiyecekler
        
    • yemekler
        
    • yemeği
        
    • yemekleri
        
    • gıdaların
        
    • yiyeceklere
        
    • cubur
        
    • yiyeceklerden
        
    • food
        
    • besin
        
    • yiyeceği
        
    • yiyeceğin
        
    • yiyecek ve
        
    • yiyecekleri
        
    • gıda
        
    Ayrıca yapımında az su gerektiren yiyecekler yemeyi de düşünebilirsiniz, kabuklu kuru yemişler ve kırmızı et gibi. TED كما يمكنك التفكير في تناول الأطعمة التي تحتاج كميات أقل من الماء مثل المكسرات واللحوم الحمراء.
    Sanırım tek iyi yanı var... o da bu durumun insanı yiyecekler ve kimyasallar... hakkında nasıl da bilgi sahibi yaptığı. Open Subtitles أعتقدأنالأمرالإيجابيفيالموضوع.. أنكأصبحتتعلمينالكثير.. عن الأطعمة والكيماويات
    Tüm yemekler üst sığınağa ya da Başkanlık eski yemek salonuna götürülecek. Open Subtitles جميع الأطعمة موجودة بأعلى القبو أو بمخزن الطعام القديم
    yemeği gör, yemeği ye, iyi hisset, tekrarla. TED نرى الأطعمة، نأكل الأطعمة ونشعرُ جيدًا ونكرر.
    Katen, istemiyorsa zorlama. Bırak diğer yemekleri denesin. Open Subtitles ياكـــتين لو هو لايرغب فيه فلاتجبريه دعيه يجرب بعض الأطعمة الأخرى
    Bunlar dokuz ülkede üretilen hayvansal gıdaların tahmini miktarları Open Subtitles الذي يتركه نمط الغذاء على الصحّة. هذه هي كميّات الأطعمة الحيوانيّة المقدّرة
    İlişki problemleriyle yüzleşmek bazı kadınları kızarmış yiyeceklere döndürür. Open Subtitles مواجهة مشاكل العلاقة، بعض النساء تتحول إلى الأطعمة المقلية.
    Bir sürü yiyecekler olacak. Open Subtitles لديهم الكثير من الأطعمة هناك لديهم أكياس الذرى, مقانق مقليّة
    Saklama kapları olmadan bu yiyecekler bir gün bile dayanmaz. Open Subtitles بدون مواد حافظة هذه الأطعمة لن تصمد ليوم واحد
    Ama ne zaman ki tır şöförlüğüne başladım ve kendimi yağlı yiyecekler dışında herşeyden soyutladım. Open Subtitles لكن كما تعلم مواصلة القيادة والبقاء في الخارج لوقت طويل وأكل الأطعمة المشبعة بالدهون
    Doğal yemekler yiyin, çünkü Bay Diş Çürüğü'nü yenmeliyiz. Open Subtitles تناول الأطعمة الطبيعية لأننا يجب أن إهزم السيد تسوس الاسنان.
    Peynir, şarap, ekmek, el emeği yemekler. Open Subtitles يُقدم فيه الجبن و النبيذ و الخبز و الأطعمة الجاهزة
    İki sebebi var: Birincisi, bozuk yemeği tespit edebilmek. TED لسببين: أولاً، ليميز الأطعمة التي تعفنت.
    Şimdi de bana İtalyan yemeği hakkında bildiklerini anlatmanı istiyorum. Open Subtitles أريدك أن تخبريني كل ما تعرفينه عن الأطعمة الإيطالية
    Tek kelimede söyleyebileceğin yemekleri severim. Open Subtitles أحب الأطعمة التي يمكن أن تنطق في مقطع واحد
    Tek bir yol var o da binanın altından gidiyor. Donmuş gıdaların sularının dışa atıldığı kanaldan. Open Subtitles يوجد مدخل وحيد أسفل المتجر عبر مدخل الصرف لقسم الأطعمة المجمّدة.
    Ve bilirsin,mavi gözleri ve kızarmış yiyeceklere bir zaafı olsaydı, beni eğlendirebilirdi. Open Subtitles وتعرفين ، إذا كانت عيوني زرقاء ، وقللت من الأطعمة المقلية ، سيكون أفضل
    Bana sorarsan önce abur cubur yemeyi bırakman lazım. Open Subtitles لو كان الأمر عائداً لي، فيجب أن تتخلص من الأطعمة الدسمة
    Sağlıklı yiyeceklerden söz açılmışken, aç olduğunu ve dengeli bir öğün yemeye karar verdiğini düşünelim. TED وبالحديث عن الأطعمة الصحية لنفترض أنك جائع وقررت أن تأكل وجبة معتدلة.
    Çöp kutusundan fast food bile yiyebilirim. Open Subtitles وسيكون علي أن آكل الأطعمة السريعة من برميل القمامة
    Çocukların, kırsal kesimin dışında olma ile besin yetiştiriciliği konusunda çok az deneyimleri vardı. TED قلما يذهب الأطفال إلى الريف ليعرفوا كيف تُزرع الأطعمة.
    Çok kötü konserve yiyeceği sevmem. Open Subtitles سيئ جداً أنا لا أَحْبُّ الأطعمة المعلّبَة.
    Ama her acı yiyeceğin aynı oranda acı olmadığını fark etmiş olabilirsiniz. TED ولكنك قد تكون لاحظت أنه ليست كل الأطعمة الحارة حارة بنفس الطريقة.
    Şeker bir molekül sınıfını tanımlamak için kullanılan genel bir terimdir, karbonhidratlarıdır. yiyecek ve içeceklerin çok büyük bir kısmında bulunur. TED السكر هو مصطلح عام يستخدم لوصف نوع من الجزيئات تدعى بالكربوهيدرات ومنتشرة في الكثير من الأطعمة والمشروبات.
    JO: Yaptığı şey, yiyecekleri okulun kalbine koymaktı ve böylelikle hem zihni hem de karnı besledi. TED جايمي أوليفر: ما فعله هو أنه ركز اهتمام المدرسة على الأطعمة حرصًا منه على تغذية الأجسام والعقول.
    Sonrasında, teknolojik gelişmelerin halk sağlığı önlemleriyle birleşmesi gıda miktarı, kalitesi ve çeşitliliğinin iyileştirilmesi ile sonuçlandı. TED ثم أدى التقدم التكنولوجي المقترن مع تدابير الصحة العامة إلى تحسين جودة وكمية الحياة، بالإضافة إلى العديد من الأطعمة.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد