Sağ Deuce Gun. F Şut 60 yılan Gözü. 3 dediğimde. | Open Subtitles | يمن متعادل مدفع، ضربة أف 60 عيون الأفاعي عند العدة الثالثة |
Sağ Deuce Gun. F Şut 60 yılan Gözü. 3 dediğimde. | Open Subtitles | يمن متعادل مدفع، ضربة أف 60 عيون الأفاعي عند العدة الثالثة |
Çok şaşırdı çünkü çıngıraklı yılanlar kışın kış uykusuna yatarlar. | Open Subtitles | خصوصا لأن هذه الأفاعي الجرسية مل إلى السبت في الشتاء. |
Güneş kayaları ısıttıkça yılanlar çalılık ve ağaçlara tırmanmaya başlarlar. | Open Subtitles | بينما تدفي الشمس بيتهم الصخري الأفاعي تتسلّق إلى الغابات والأشجار |
Eğiticileri yılanların zehirli olduklarını gördüğünde onları oradan uzaklaştıracağını biliyordum. | Open Subtitles | لقد عرفت أن مدربها سيخرجها من هناك فور رؤية الأفاعي |
Gitmem gerek. Milleti yılanlı cinayeti çözmeye göndermeliyim. | Open Subtitles | يجب أن أذهب، عليّ إسناد رجال إلى قضيّة جريمة الأفاعي |
Bir yılan yakalamanın tek insani yolu yılan tuzağı kullanmaktır. | Open Subtitles | إنَّ الطريقة البشرية الوحيدة لإحتجاز الأفعى هي بإستخدام فخ الأفاعي |
Davaya bakan polisleri birkaç yılan ve yangın bombası kullanarak korkutabileceğini mi sandın? | Open Subtitles | هل تعتقد انك ستخيف الشرطة ليبتعدوا عن هذه القضية ببعض الأفاعي والقنابل الحارقة؟ |
Eğitemezsin. Bu yüzden hiç çoban yılanı veya körler için rehber yılan göremezsin. | Open Subtitles | لا تستطيع، ولهذا لا نرى الأفاعي التي تحمي الخراف أو الأفاعي تُرشد الكفيفين |
Ve neden bilmiyorum ama, yılanlardan bahsettik. yılanlardan ve bir fobi olarak yılan korkusundan bahsettik. | TED | وتحدثنا عن الأفاعي. لا أدري لماذا تحدثنا عن الأفاعي. لكن تكلمنا عن الأفاعي والخوف من الأفاعي كنوعٍ من الفوبيات |
Anakonda, en büyük yılan, Kapibara en büyük kemirgen. | TED | والأناكوندا أكبر الأفاعي وخنزير الماء أكبر القوارض. |
Şimdi de yılanlar ortaya çıkmasın diye yılan kutusunun üzerinde oturuyor. | Open Subtitles | الآن، هي تجلس على صندوق الأفاعي لذا هم لا يحصلون على وحيدين. |
Kurbağalar böcekleri yer; yılanlar kurbağaları yer; kartallar yılanları yer. | TED | الحشرات تؤكل من طرف الضفادع؛ الضفادع تؤكل من طرف الأفاعي؛ الأفاعي تؤكل من طرف الصقور. |
Çıngıraklı yılanlar ve diğer engerekler, kandaki zehirli bileşenleri bağlayan ve etkisiz hale getiren özel proteinler üretir. | TED | تُصنّع الأفاعي الجرسية وأنواع أخرى من الأفاعي السامة بروتينات خاصة ترتبط مع المكونات السمية في الدم وتبطل مفعولها. |
yılanlar çok sıcakkanlıdır, özellikle de dişi olanlar. Hepsi birlikte hareket eder.. | Open Subtitles | الثعابين تتصف بالحنان لاسيما الأفاعي إنهم دائماً ما يتحركون معاً |
Kutsal Topraklar'da on yıl sinekler ve yılanlar tarafından ısırıldık vahşilerce katledildik, bozuk şarapla zehirlendik kadınlar tarafından küçük düşürüldük, ateşler içinde kıvrandık ve bunların hepsini Tanrı'nın haşmeti adına yaptık. | Open Subtitles | عشرة سنوات في الأرض المقدسة أُصاب بعض الأفاعي والذباب اذبح من قبل الهمج واسمم بالنبيذ السيئ |
Bu yılanların ortaya çıktığı dönemde, ...çevrede devasa büyüklükteki memeliler vardı. | Open Subtitles | ثم ظهرت، تلك الأفاعي التي ولدت في البيئة، مع الثديات الكبيرة |
yılanlı cinayet kurbanının midesine çizilen işaretin aynısı. | Open Subtitles | إنّها العلامة عينها التي نُقشت على معدة ضحيّة الأفاعي |
öyle olsun yılanlarla,örümceklerle ve ve et yiyen böceklerle iyi eğlenceler | Open Subtitles | حسناً ، فلتمضي وقتاً سعيداً مع الأفاعي والعناكب والحشرات أكلة اللحوم |
Keşler şimdiden kabloya yetiştiler. Çok hızlılar! | Open Subtitles | كما خططنا، الأفاعي المعدنية تتبعنا الآن ولكنها سريعة جداً |
Hayatları boyunca yılanlardan korkmuş bu insanlar artık "Şu yılanın ne kadar güzel olduğuna bak." gibi şeyler söylüyorlardı. | TED | هؤلاء الأشخاص الذين صاحبهم طيلة حياتهم خوف من الأفاعي أصبحوا يقولون أمور مثل أنظر كم هي رائعة هذه الأفعى |
Bileti alır ve küçük yılana bakarsınız, ama onu eve götürmezsiniz. | Open Subtitles | تقتنين تذكرة، تنظرين إلى الأفاعي الصغيرة لكن لا تحملينها إلى المنزل |
Çok fazla Belarus yılanı var. Hangisinin olduğunu bilmeye imkân yok. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأفاعي البيلاروسية، من المستحيل أن نعرف من المنشودة. |
Çoğu engerek uzanır ve avı için bekler ama çölde, yiyeceğin kıt olduğu yerde çok uzun mesafeleri kat etmeliler. | Open Subtitles | تقف معظم الأفاعي ساكنة في انتظار فريستها لكن في الصحراء حيث يندر الطعام لا بد أن تتحرك لمسافات كبيرة |
Şu sürüngen çocuğu da çağırıyorum harika yılanları ve timasahları var. | Open Subtitles | أجل، سيأتي رجل الزواحف و معه تلك السحالي و الأفاعي الرائعه |
Dünyadali on zehirli Yılandan dokuzu Avustralya"da yaşar. | Open Subtitles | تسعة من الأفاعي الأكثر سمّا العشرة في العالم يعيش في أستراليا. |
Çin'deki en büyük zehirli yılandır. | Open Subtitles | هذه أحد أكبر الأفاعي السامة و الأكثر رعبا في الصين |
Büyük balıklardan korkup çatlaklara sığınan balıklar, orada deniz yılanlarına av oluyor. | Open Subtitles | خوف الفرائس الكبيرِ يجعلها تختبئ في الشقوقِ وهناك الأفاعي يُمْكِنُ أَنْ تَمْسكَها |