sinemaya girerken bir şeyler alıyordum. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ في جناحِ التنازلَ في الأفلامِ. |
Dediğine göre seninle ne sinemaya ne de başka bir yere gidermiş. | Open Subtitles | قالَ بأنّه لَنْ يُرى في الأفلامِ مَعك. أَو أي مكان آخر. |
Eski filmlerde, şarkılarda, düğünlerde ağlarım. Kendi düğünümde bebek gibi ağlamıştım. | Open Subtitles | أَبْكي في الأفلامِ القديمةِ، أغاني، حفلات زفاف. |
Şimdi bunlar sadece kabuslarımızda yer alıyor., Ya da belki filmlerde. | Open Subtitles | حَسناً، في كوابيسِنا أَو لَرُبَّمَا في الأفلامِ. |
Bu filmlerdeki kadınları da bu kadar düşünseler ne güzel olur. | Open Subtitles | يَكُونُ لطيفاً إذا ناسِ كما تُعلّقَ به حول النِساءِ في هذه الأفلامِ. |
Edebiyattaki ve filmlerdeki canavarların geçmişi hakkında bir kitap yazmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | و أحاول كتابة كتاب عن تاريخ الوحوش في الأفلامِ والأدب. |
Üzücü filmler hakkında ne demiştik? | Open Subtitles | الذي كَانَ إتفاقيتَنا حول الأفلامِ الحزينةِ؟ |
Şu herkesin mezarlarından çıktığı harika filmleri bilir misiniz? | Open Subtitles | حسنا ، تَعْرفُ تِلْكَ الأفلامِ العظيمةِ عندما يخرج الاشخاص من قبورِهم؟ |
O gece sinemaya gidecektik. | Open Subtitles | نحن إفترضنَا للذِهاب إلى الأفلامِ ذلك الليلِ. |
Tabi ya,belki sinemaya gitmesine engel olarak ben sebep olmuşumdur. | Open Subtitles | نعم، لَرُبَّمَا أَرْميها مِنْ مِن قِبل لا أنْ يَكُونَ في الأفلامِ. |
Benim de bir çıktığım olması için seni sinemaya götürecek sağır, kör bir dangalak bulamaz mısın? | Open Subtitles | لا تستطيعُ أنت تَجِدُ بَعْض العميان الأصماء المعوقين ... لأَخْذك إلى الأفلامِ جتى يُمكنني أَنْ آخذَ موعد واحد؟ |
Doğru, çünkü eğer sinemaya gidersen sinemaya gidemiyorum diyemezsin. | Open Subtitles | - نعم، ذلك صحيحُ. لأن ثمّ إذا تَذْهبُ إلى الأفلامِ، أنت لا تَصِلُ إلى رأي "أنا أَبَداً صِلْ إلى إذهبْ إلى الأفلامِ." |
Pekala ben sinemaya gidiyorum. Bebeğe merhaba partisinde başarılar. | Open Subtitles | حَسَناً، أَنا برأسُ إلى الأفلامِ. |
Bunun sadece filmlerde olduğunu sanırdım! | Open Subtitles | إعتقدتُ هذه الحَادِثةِ الوحيدةِ في الأفلامِ. |
Tabancayla sadece filmlerde uzak mesafeye ateş edilir. | Open Subtitles | فقط في الأفلامِ يصوبون من مسافاتِ طويلة بالمسدّساتِ. |
Ne? filmlerde yakalanmadan önce hep bunu diyorlar. | Open Subtitles | ذلكَ دائماً، ما يقولهُ أحدهم في الأفلامِ قبلَ أن يتم إلقاءُ القبضِ عليه. |
Bunu eski filmlerde gördüm yalnızca. | Open Subtitles | . رأيتُ ذلكَ فَقَطْ في الأفلامِ القَديـــمـةِ |
Ne kadar güzel! Aynı filmlerdeki gibi. | Open Subtitles | يا له من أمر جميل مثل الأفلامِ. |
Fark ettin mi, bu filmlerdeki adamlar prezervatif takıyor. | Open Subtitles | تُلاحظُ كُلّ الرجال في هذه الأفلامِ |
filmlerdeki denizciler gibi. | Open Subtitles | بحّار ذي الي في الأفلامِ. |
Bütün bu filmler nereden geliyor sanıyorsun? | Open Subtitles | ماذا تَعمَلُ كُلّ هذه الأفلامِ تعال مِنْ على أية حال؟ |
Bahsettiği tek şey klasik filmler ve bu da çok rahatsız edici. | Open Subtitles | ومغرور لم أرى مثله من قبل كُلّ مايفعله هو الحديث حول الأفلامِ الكلاسيكيةِ، |
Müzeye ait, dostum. Yetişkinler, aptal filmleri temel alarak plan yapmamalı! | Open Subtitles | البالغون لا يَجِبُ أنْ يَجْعلوا الخططَ تلك مستندة على الأفلامِ الخرساءِ! |
Sinemadaydım, sonra da açmayı unutmuşum. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ في الأفلامِ ونَسيت ان افتحه. |