O gün daha sonra, en azından bir tane münasip bekarın podyumlardan eteğini çektiğini öğrendiğimde rahatladım. | Open Subtitles | لاحقاً فى هذا اليوم تحملت عناء إكتشاف أنه على الأقل هناك عازب واحد مؤهل يحاول الحصول على علاقة أثناء عروض الأزياء |
Biraz uyuz oldum çünkü tüm alış-verişi tekrar yapmam gerek. Ama en azından bir yararı dokunmuş oldu yaptığının. | Open Subtitles | أنا غاضبة إلى حد ما لأني سأضطر للتسوق مجدداً لكن على الأقل هناك بعض الخير أتى من جانبك. |
Birini öldürdük, ama en azından bir tane daha var. | Open Subtitles | نحن قتلنا واحد,لكن علي الأقل هناك واحد أخر |
En azından bir problemimiz halledildi. | Open Subtitles | على الأقل هناك مشكلة واحدة في الخليج بالوقت الراهن. |
En azından bir kişi KBS hakkında şaka yapılmaması gerektiğini biliyor. | Open Subtitles | على الأقل هناك شخص يعلم بأن القولون العصبي ليس للنكت. |
En azından bir eski eş vardır, anne babadan bahsetmiyorum bile. | Open Subtitles | على الأقل هناك طليقة,بدون ان نذكر أمه و أباه |
-En azından bir bölümü güneye uçuyor. | Open Subtitles | على الأقل هناك من يستمتع بوقته |
En azından bir bar var. | Open Subtitles | حسناً على الأقل هناك بار مفتوح |
Oradaki en azından bir kişi senin kim olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | على الأقل هناك شخصٌ واحد، يعرفُ هويتك. |
Ama en azından bir umut var, değil mi, Kris? | Open Subtitles | ولكن على الأقل هناك الأمل، أليس كذلك (كريس)؟ |
En azından bir konuda kendini teselli edebilirsin. | Open Subtitles | لكن على الأقل, هناك ما يُعزيك |
Ama en azından bir şey bu gebelik hakkında normaldir. | Open Subtitles | لكن على الأقل هناك شيء طبيعي بحملي . |
En azından bir şeyden üstünüm. | Open Subtitles | على الأقل هناك شيء أبعد |
En azından bir şansı var. | Open Subtitles | على الأقل هناك فرصة |