Aslına bakarsan, tüm bu yalanlar için bir açıklamaya ihtiyacım var. | Open Subtitles | الشيء، أَحتاجُ التفسيراتَ لكُلّ هذه الأكاذيبِ. |
Seni evime kabul ettim, ve sen bunu geri böyle ödüyorsun, böyle nefret dolu yalanlar uydurarak? | Open Subtitles | حَسناً، أنا مرحباً أنت إلى بيتِنا، وهكذا تُكافئُني، بإختِلاق هذه الأكاذيبِ البغيضةِ؟ |
Hepsi kokuşmuş, lanet yalanlar. | Open Subtitles | خذني بسلام". تلك هي عُلبة الأكاذيبِ القديمةِ الملعونةِ. |
Bu yalanların arkasında bir gerçek yatıyor, Zeisha! | Open Subtitles | لكن كُلّ تلك الأكاذيبِ أدّت إلى حقيقةِ واحدة، زيشا |
Luther Boggs'a gelince, o, yalanların en büyüğü. | Open Subtitles | أما بالنسبة إلى لوثر بوغز... هو الأعظمُ مِنْ الأكاذيبِ. |
Yatakta kadınlara söylenen yalanlar gibi. | Open Subtitles | نعم، مثل الأكاذيبِ تُخبرُ a فرخ في السريرِ. |