O gece gerçekten Doğru olanı yapmaya çalıştın. Bunu yaptın da. | Open Subtitles | لقد حاولت حقًا فعل الأمر الصواب تلك الليلة و لقد فَعلت |
Doğru olanı yapmaya çalışıyorum dostum çünkü yanlış yapmaktan bıkıp usandım. | Open Subtitles | لكني أحاول فقط فعل الأمر الصواب يا رجل لأني سئمت و تعبت من فعل الأمر الخاطئ |
Eğer yeniden olsa Doğru olanı yapardım. | Open Subtitles | لو مررت بنفس الموقف مجددًا لكنت فعلت الأمر الصواب |
Eğer doğru bilginiz varsa doğru şeyi yapmış olmalısınız. Son olarak, besleyen ajan olmak istersiniz. | TED | اذا كان لديك المعلومة الصحيحة، تكون قد فعلت الأمر الصواب. أخيرا، تريد أن تكون خبير التغذية. |
Eğer doğru şeyi yapmazsak, Tanrı bizi cehenneme gönderir ve şeytan da buraya geri gönderir. | Open Subtitles | الرب سوف يرسلنا جميعنا إلى الجحيم والشيطان بالتأكيد سوف يرسلنا مرة أخرى اذا لم نفعل الأمر الصواب |
Bir çocuğu annesinden ayırmak hoşuma gitmiyor ama şüphesiz ki böylesi bir durumda yapılacak en doğru şey bu. | Open Subtitles | إني لا أستمتع بأخذ طفل من والدته لكنّ في هذه القضية، من الواضح أنه الأمر الصواب الذي ينبغي فعله |
Ayrıca bu güçleri biz istemedik ama onlara sahibiz, o yüzden Doğru olanı yapmalıyız. | Open Subtitles | هذا غير عادل ولم نطلب الحصول على تلك القدرات، ولكن.. -قد حصلنا عليهم، لذا يجب أن نفعل الأمر الصواب |
Doğru olanı yaptığına emin olabilirsin. | Open Subtitles | لقد فعلتِ الأمر الصواب بالتأكيد |
Hayır, hayır bence sen Doğru olanı yapmışsın. | Open Subtitles | كلا, كلا, اظن أنك قد فعلت الأمر الصواب |
- Sana ne derlerse desinler, ...sen Doğru olanı yapıyorsun. | Open Subtitles | -مهما قالوا لك أنت تفعل الأمر الصواب |
Doğru olanı yaptın. | Open Subtitles | لقد فعلت الأمر الصواب |
"Hey Laurie, Doğru olanı yap." | Open Subtitles | "مرحباً (لوري) إفعلِ الأمر الصواب" "لا ، الأمر الخاطئ مرحٌ جدّاً" |
Sana Bailey'yi Doğru olanı yaptığımıza ikna et diye acil çağrı atmıştım. | Open Subtitles | لا، استدعيتك بنداء الطوارئ لكي تتمكن من مساعدتي على إقناع (بيلي) أن نقوم بعمل الأمر الصواب هنا. |
Seni rahatlatacak. doğru şeyi yapıyormuşsun hissiyle seni rahatlatacak. | Open Subtitles | سيجعلك تشعرين أفضل، سيبدو بأنك تفعلين الأمر الصواب |
Bu insanlar hayatlarını size borçlular, efendim. doğru şeyi yapıyorsunuz. | Open Subtitles | هؤلاء الناس يدينون لك بحياتهم أنت تفعل الأمر الصواب |
Pekala, belki bu kadar hızlı davranmasaydı belki sonuç farklı olabilir idi belki de doğru şeyi yaptınız. | Open Subtitles | حسنًا، إن لم يكن ليتصرف سريعًا لكانت النتيجة مختلفة ربما أنتم فعلتم الأمر الصواب |
Bize geri dönüş yaparak doğru şeyi yaptın sen. | Open Subtitles | فعلت الأمر الصواب بمعاودة الإتصال بنا لذا تفضل |
Bana ilk şansımı vererek doğru şeyi yaptınız. | Open Subtitles | لقد فعلت الأمر الصواب بمنحي الفرصة الأولى |
Bazen doğru şey ve zor şey, aynı şeydir. | Open Subtitles | أحياناً، الأمر الصواب والأمر الصعب هما نفس الأمر |
Ama bir baba olarak söylüyorum ki yapılacak doğru şey bu. | Open Subtitles | لكن كـ أب أنا أخبرك، أنه الأمر الصواب لفعله |
Açıkçası bu durumda yapılacak en doğru şey bu. | Open Subtitles | في هذه الحالة، من الواضح أنه الأمر الصواب الذي ينبغي فعله |
Bazen istediğimiz şey uğruna savaşmak yapılacak doğru şeydir. | Open Subtitles | بعض الأحيان, القتال من أجل ما تريده هو الأمر الصواب لتفعله. |