her şey o kadar hızlı gelişiyordu ki... otel ve o hafta sonu annenlerle tanışmam. | Open Subtitles | لقد كانت الأمور كلها تسير بسرعة الفندق وعطلة نهاية الأسبوع ومقالبة والديك |
Söz verdiğim gibi her şey yolunda gidiyor. | Open Subtitles | الأمور كلها تسير بشكل جيّد , كما وعدتكِ تماماً |
Eğer her şey öngörüldüğü gibi giderse Führerin, sizi anlayacağına dair garanti verebilirim. | Open Subtitles | اذا سارت الأمور كلها على حسب المخطط، أعدك أن القائد سوف يستمع لكم بشكل إيجابي. |
Nicholas'ın bazı küçük sorunları oldu ama her şeyi çok rasyonel biçimde hallediyorum. | Open Subtitles | أتمنى أن لا تمانع إتصالي المتأخر لكنني عُدت لتوي من شهر العسل و أردت أن أخبرك كم كانت الأمور كلها رائعة |
Shawn sana yardım edeceğini söyledi oysa sonunda kendine çok fazla odaklandı ve her şeyi mahvetti. | Open Subtitles | شون أخبرك بأنه سيساعدك ولكن اتضح في الحقيقة أنه يركز فقط على نفسه وانتهى المطاف بأن أفسد الأمور كلها |
Şimdilik her şey yolunda, ama er ya da geç milyonlarcası yumurtalarından çıkacak. O zaman ne olacak? | Open Subtitles | إذن الأمور كلها جيدة الآن، ولكن لاحقًا سيكون هناك جيل جديد بالملايين، فماذا سنفعل وقتها؟ |
Sadece her şey yolunda mı diye bakmak istedim, anladın... | Open Subtitles | أنا فقط أَحتاجُ لمعرفة أن الأمور كلها بخير. |
Bu tehlikeyi ortadan kaldırmazsam, güçsüz görünürüm ve o zaman her şey harap olur. | Open Subtitles | إن تركت ذاك التهديد مستمر، فسأبدو ضعيفًا وبعدها ستتداعى الأمور كلها |
İnsanlar izlediği için her şey yolundaymış gibi suratına yapıştırdığın o zoraki gülümseden de keyif alıyorum. | Open Subtitles | وأَتمتّعُ بكثيراً بتلك الابتسامة على وجهك الادعاء بأن الأمور كلها بخير كُلّ شيءِ لأن الناسَ يُراقبونَ. |
Ne bileyim, buraya bir geldim ve her şey darmaduman oldu. | Open Subtitles | لا أعلم، حين أتيت إلى هنا تداعت الأمور كلها |
Yani, her şey yolunda gidiyordu. | TED | كانت الأمور كلها تسير بنجاح. كنت أقول فحسب "ها هو شعاركم، ها هو شعاركم". |
her şey çok acayip. | Open Subtitles | غريب جدا الأمور كلها مختلفة الناس |
"her şey yoluna girdi diyebilseydim, keşke. " | Open Subtitles | بدا لى أن الأمور كلها قد اختلفت |
İnan bana her şey kontrolüm altında. | Open Subtitles | أنا أؤكد لك بأني مسيطر على الأمور كلها |
Sana söz veriyorum her şey yoluna girecek. | Open Subtitles | أؤكد لكِ الأمور كلها ستصبح بخير |
her şey kontrol altında, endişelenme. | Open Subtitles | الأمور كلها تحت السيطرة، لا داعى للقلق. |
her şey iyi. Sizi aramak istememiştim. | Open Subtitles | الأمور كلها بخير , لم أقصد الإتصال بكم |
Sürekli kızımızın gidip de bütün her şeyi anlattığını hayal ediyorum. | Open Subtitles | لا انفك اتصورها تدخل هناك وتفضح الأمور كلها |
Gerçekten ruh eşini bulmuş insanlar her şeyi batırma riskleri nedir sence? | Open Subtitles | الناس الذين هم حقا مولعين ببعضهم أعني بأنهم حقا مولعون ببعضهم ما الذي يمكن أن يحدث بينهم مما يجعل الأمور كلها تسوء في مرحلة ما أو بأخرى ؟ |
Dinle, her şeyi karıştırıyorsun. | Open Subtitles | اسمعي، أنتِ تخلطي الأمور كلها |
Carl, ben söz veriyorum, her şeyi açıklayacağım. | Open Subtitles | "كارل", أنا... أعدك بأنني سأشرح الأمور كلها. |