Yanıcı bir maddeydi ve güvenlik için boru hattıyla göllere ve nehirlere sevkettik. | Open Subtitles | كانت قابلة للإشتعال ، لذا قُمنا بضخها في الأنهار والبحيرات كضمان للأمان فقط |
Parana dışındaki diğer büyük nehirlerden farklı olarak, örneğin Amazon veya Kongo gibi, bu nehrin tüm 20.yüzyılı kapsayan bilgisine sahibiz. | Open Subtitles | خلافا لغيرها من الأنهار من بارانا على سبيل المثال ، منطقة الأمازون أو الكونغو لدينا بيانات من هذا النهر لعشرين قرن |
Erkekler, sığınaklarını nehir kıyılarında hem doğal hem de insan yapımı tenha yerlerde kurar ve burayı diğer erkeklere karşı savunur. | Open Subtitles | وتتخذ الـذكور جحـوراً لها سواء إن كانت طبيعيه أو أماكن الصرف الصناعى على ضفاف الأنهار وتدافع عنها ضد كل الـذكور الآخرين |
Yırtıcı geyik köpekleri antik nehirler boyunca keyif sürerken akrabaları okyanusa geri dönüp samur benzeri ilk balinalar oldular. | TED | انتشرت كلاب الغزلان المفترسة على طول الأنهار القديمة، بينما عاد أقاربهم إلى المحيط ليصبحوا أول حيتان تشبه ثعلب الماء. |
Çünkü hala şamanların, ormanın ruhuna şarkılar söylediği, nehirlerin kaynadığı ve efsanelerin gerçek olduğu bir dünyada yaşıyoruz. | TED | لأننا نعيشُ في عالمٍ حيث ما زال الشامان ينشدون لأرواح الأدغال، حيثما تغلي الأنهار. حيث الأساطير تخرج للحياة. |
Bakın, Bayan Rivers'ın niye geleceğini bilmiyoruz. | Open Subtitles | النظرة، نحن لا نَعْرفُ لِماذا الآنسةَ. الأنهار تَجيءُ. |
Favori yemekleri donmuş nehirden çıkarılmış çiğ balık. | Open Subtitles | طعامهم المفضل هو شرائح السمك المسلوخة من الأنهار المتجمدة |
Yağmur yağar, nehirlere doğru akar ve sel meydana gelir. | TED | حينها هطلت الأمطار, وامتلأت الأنهار, وهكذا حدث الفيضان. |
nehirlere akıyor ve planktonları besliyor. kıyısal sulardaki mikroskopik bitki hücreleri. | TED | يجري أسفل الأنهار ويغذي عوالق الكائنات الحية والخلايا النباتية المجهرية الصغيرة في الماء الساحلي |
Her deniz gibi Akdeniz de tuzunun büyük kısmını nehirlerden alır. | Open Subtitles | كباقي البحار، كسب البحر الأبيض المتوسط معظم ملحه من الأنهار |
Yakında nehirlerden taşınan buz kalıpları özel bir şekle sokuluyor. | Open Subtitles | الكتل العملاقة للثلج القريبة من الأنهار مرت بتحول سحري. |
Yağmur ormanı pek geçit vermediği için papağanlar ya yeşil örtünün üstünde kalıyor ya da nehir yataklarını takip ediyor. | Open Subtitles | الغابة في الغالب لا يمكن اختراقها, و الببغاوات إما البقاء في المظلة أو اتباع الأنهار التي تشق طريقها من خلاله. |
Tuvaletleri sokaklar, nehir kıyıları, ya da açık mekanlar olan 1.1 milyar insan var yeniden, bunun için teknik terim açık dışkılama, ama bu da gerçekte basitçe ortalıkta sıçmak. | TED | وهناك 1.1 مليار شخص مراحيضهم هي الشوارع أو ضفاف الأنهار أو المساحات المفتوحة، ومرة أخرى، فإن المصطلح التقني لذلك هو التغوط المفتوح، ولكن ببساطة هذا ما يسمي بالتغوط في العراء. |
nehirler ormanın otoyoludur, bunu öğrenmiş olduk, ayrıca en fazla asker alımı nehir civarı köylerden oluyordu. | TED | إذن الأنهار هي الطريق السريع للغابة، وهذا شيء علمناه، ومعظم التجنيد كان يتم في قرى النهر وحولها. |
Ve bu mağara, dev bir yeraltı nehirler, kanallar, galeriler ve inanılmaz derin kuyular ağı. | TED | وهي تمثل شبكة ضخمة من الأنهار الجوفية، قنوات، وغرف ضخمة، وأنفاق عميقة للغاية. |
nehirlerin, denize materyalleri iterken oluşturdukları güzel biçimleri görebiliyoruz, fakat bu biçimler sabit değil. | TED | يمكننا رؤية الأنماط الجميلة التي تشكّلها الأنهار وهي تدفعُ المواد نحو البحر، ولكن هذه الأنماط ليست ثابتة. |
Yani, dans eden vücudunuzla yılanı çağrıştırmak o zamanlar yeryüzünü kesen nehirlerin görüntüsünü yansıtıyordu; suyun akışını canlandırmak için. | TED | لذلك تمثيل حركة الأفعى عبر جسدك الراقص هو إستحضار صورة الأنهار المتدفقة عبر الأرض و إلهام طاقة المياه الواهبة للحياة |
Three Rivers'da deniz havlusu gecesi değil bu. | Open Subtitles | هذه ليست ليلة منشفة الشاطئ في الأنهار الثلاتة. |
Bu, dünyada kuzeye doğru akan birkaç nehirden biri. | Open Subtitles | هذا أحد الأنهار القليلة في العالم التي تتدفق في إتجاه الشمال |
Bu özellikleri, sahil boyunca uzanan nehirlerde nasıl koloni kurabildiklerini açıklıyor. | Open Subtitles | هكذا إستعمروا الأنهار الجديدة على طول الساحلِ. |
Alt tarafı, yeraltı nehirlerinin çözündürdüğü mağaralarla kaplıdır. | Open Subtitles | تحت الأرض، تعجّ بالكهوف التي تفسّخت بفعل الأنهار الباطنية |
Bu dereyi, başka nehirleri ve gölleri zehirleyerek geçiminizi sağlıyorsunuz. | Open Subtitles | إنكم تجنون قوت يومكم بتسميمكم هذا الجدول وباقي الأنهار والبحيرات. |
Bu yüzden buzulların bu muhteşem varlıkları, ve onlara takıntılı olmak için çok fazla sebep var, ama öncelikle ilgilendiğim şey bir insan- buzul bağlantısıdır. | TED | ولهاذ فإن الأنهار الجليدية هي كائنات رائعة، وهناك العديد من الأسباب للتعلق بها، لكن ما أرغب فيه على وجه الخصوص هو علاقات الإنسان بالأنهار الجليدية. |
Denizlere dökülen binlerce ırmak mevcut ve somonlar, onları doğdukları yere götürecek belli bir ırmağı bulmak zorundadır. | Open Subtitles | ،هناك آلاف الأنهار تصبّ في البحر وعلى السلمون أن يعثر على النهر المحددّ الذي سيقودهم إلى مسقط رأسهم |
Fakat umarım başka şemsiyeler... şu sıralar uygun bir biçimde nehrin dibini boylamıştır. | Open Subtitles | لكني آمل أن مظلة أخرى جرى التخلص منها بشكل ملائم في أحد الأنهار |
Havzalardaki su bitince kangurular ırmakta toplanır. | Open Subtitles | عندما يجفّ الماء في الطشوت، تتوجّه الكناغر إلى الأنهار. |
Arazi düzleştikçe, ırmaklar da yavaşlar ve yıkıcı, aşındırıcı güçleri azalır. | Open Subtitles | حيثالأراضيتصبحمسطحة، فإن الأنهار تبطئ من سرعتها و تفقد قوتها التدميرية. |