Acısız, hızlı ve kolay olmayabilir ama hikayenizi farklı bir şekilde sonlandırmak için ısrar edebilirsiniz. | TED | قد لا يبدو رحيما أو سريعا أو سهلا و لكن بإمكانك الإصرار على نهاية مختلفة لقصتك. |
Nelere sebep olacağından emin olmadan önce çocuklarımızın kulak enfeksiyonu için yazılmış bir reçete için ısrar etmeyi bırakabiliriz. | TED | يمكن أن نتوقف عن الإصرار على وصفة طبية لعدوى أذن لأطفالنا قبل أن نتأكد من سبب العدوى. |
herşeyin kendi kontrolünde olmasına ısrar etmenin kötü yanı ise, ... işler iyi gitmediği zaman, insanların, bunun sizin planınız olduğunu düşünmesidir. | Open Subtitles | الجانب السلبي من الإصرار على السيطرة على كل شيء هو عندما تحدث أشياء سيئة، بعضهم يميلون بالإعتقاد بأنها كانت جزء من الخطة |
Kalıp dansın keyfini çıkarın, ısrar ediyorum. | Open Subtitles | الآن، لا بد لي من الإصرار على بقائكما للتمتع الرقص |
En ufak mantık kırıntısı yok ama imkânsızın peşinde koşmakta ısrar edecek kadar inatçı. | Open Subtitles | ليس في الحواس الطبيعية فحسب لكن بالعند المفرط الذي يدفعه نحو الإصرار على المستحيل |
Bunu kendi gündemine almak konusunda ısrar etmeseydin de bir marketten normal bir hindi alsaydım her şey harika olacaktı. | Open Subtitles | لو جعلتني اشتري ديك رومي من المحل بدل من الإصرار على العمل جدول اعمالك الإجتماعي والصحي |
Umutsuzca ameliyat etmeye ısrar etmek, cerrahın kibiri ve bencilliğinden başka birşey değildir. | Open Subtitles | الإصرار على العمليه مثل علاج المريض من دون أمل إنها فقط غرور الطبيب الجراح و أنانيته |
Doğruyu yapması için ısrar etmeyerek. | Open Subtitles | من خلال عدم الإصرار على أنه يقوم بالأمر الصحيح |
- Abe eve taksiyle dönmem konusunda ısrar etti. | Open Subtitles | آيب بدأ في الإصرار على أن أستقل تاكسي للمنزل |
Duruşma için ısrar edersen bunun iki katını içeride geçirirsin. | Open Subtitles | الإصرار على المحاكمة وستقضي ضعف المدة في السجن |
İnsanların göremediği bir şeyin gerçekliği üzerine ısrar etmekten daha da kötüsü, yani fiziği atomlar üzerine temellendirmek, öngörülemeyecek kadar karmaşık şeyler üzerine temellendirmeye niyetlenmekti. | Open Subtitles | أسوأ من الإصرار على واقع شيء لا يمكن للناس رؤيته، أن تبني الفيزياء على الذرات، عنى بناءها على أشياء كانت سلوكها معقد في التنبؤ. |
Eğer burnunun dikine gitmekte ısrar ederse.. | Open Subtitles | إن استمرت في الإصرار على القيام بالأمور بطريقتها... |
Elbette gözlemlemek istiyorsan, bu odada onunla olmak için ısrar etmek yerine bunu oradaki aynanın arkasından yapabilirsin... | Open Subtitles | حقا, إذا كنت تريدين المراقبة, يمكنك أن تفعلي ذلك من على الجانب الآخر لتلك المرآه بدل الإصرار على الجلوس في هذه الغرفة معه, من خلال مبادئك |
Bir performans şartında ısrar edecekler. | Open Subtitles | ويختارون الإصرار على شرط الفعالية |
Sonra da profesyonel yardım alması için ısrar ederiz. | Open Subtitles | ثمّ يمكننا الإصرار على المشورة. |
Ve caymakta ısrar etmeliyim, tamamen. | Open Subtitles | وعلى الإصرار على التراجع بشكل قطعي |
İkisi de onun eve tek başına gitme konusunda ısrar ettiğini duymuş. | Open Subtitles | كل من استمع الإصرار على الذهاب إلى المنزل وحدها , |
Hong Tae Seong olduğum konusunda ısrar edip durmayın! | Open Subtitles | ( لا تواصل الإصرار على أنني ( هونغ تاي سونغ |
- Bunun için ısrar edebilirsiniz. | Open Subtitles | -يمكنكنّ الإصرار على ذلك |