Şu an seyrediyorum ve yüzüme nasıl ışık tutması gerektiğini bile bilmiyor. | Open Subtitles | أنا أتفرّج على الشريط الآن، ليس له أدنى فكرة عن تسليط الإضاءة. |
Oturup kalkan insanlardan ışık üretmenin bir yolunu bulan onların LED merakı. | Open Subtitles | حبّ الإطّلاع قادهم لإيجاد طريقة لخلق الإضاءة من قيام الناس و قعودها |
İkinci olarak, birleştirilen fotoğrafların ışıkları aynı türde olmalı. | TED | ثانيا، الصور المركبة يجب أن تتميز بنفس نوع الإضاءة |
Tacındaki taşların daha güzel görünmesi için ışığı ayarlamasını söyledim. | Open Subtitles | قلتُ له بأن يضبط الإضاءة لكي تظهر الإنحناءات بصورةٍ أفضل |
Danny aydınlatma sahnelerini konuşalım ve baba ve oğul arasındaki dramatik gerilimi yükseltmek için nasıl ışıklandırma kullandığından konuşalım. | Open Subtitles | داني , دعنا نتحدث عن الإضاءة التي استخدمتها وكيف استخدمت الضوء لتركز على الحدث الدرامي بين الأب و الولد |
Işıklar açıksa ve sen onları kapatamıyorsan büyük olasılıkla rüyadasın. | Open Subtitles | إذا كانت الإضاءة تعمل و لم تكن قادرا على إطفائها, فإنك على الأرجح تحلم |
Üç aşama var: Bunlar: optik aşaması, aydınlatma aşaması ve mask holding aşaması. | TED | لذا، هنالك ثلاث مراحل: هنالك المرحلة البصرية، ومرحلة الإضاءة و مرحلة مسك القناع. |
Rod hücreleri düşük ışık koşullarında görüş için kullanılır ve bunlardan tek çeşit vardır. | TED | العصوية تستخدم للرؤية في ظروف الإضاءة المنخفضة، وهناك نوع واحد فقط منها. |
Retinadaki rod hücreleri, düşük ışık koşullarında baskınlaşır da ondan. | TED | حسناً، الخلايا العصوية في شبكية عينك تتولى العملية في ظروف الإضاءة المنخفضة |
projektörün arkasından gelen ışık, ya da projektörün ışığı bazen renkleri gerçekten imkansız hale getirir. | TED | الإضاءة من خلف الإسقاط، أو الضوء القادم من الإسقاط، يجعل الألوان تبدو مستحيلة. |
Sahneye 10.000 watt'lık ışık akıyor, bir beygir gücü tam kapasitede 756 watt. | TED | فهناك 10000 واط من الإضاءة تصب على المسرح الحصان 756 واط |
Yapmak istediğim şey şu, eğer ışıkları kısabilirsek, lütffen, Katlaskopların aynı zamanda projeksiyon mikroskopu da oldukları ortaya çıktı. | TED | لذا ما أود القيام به هو، هلا جعلنا الإضاءة خافتة، رجاء. تبين أيضاً أن المجاهر المطوية هي أيضاً مجاهر إسقاط. |
Işıklandırma uygulamada ışıkları bu üç boyutlu dünyanın içine yerleştirmektir. | TED | عمليا، الإضاءة هي وضع الأضواء داخل العالم ثلاثي الأبعاد |
Bana hep tasarruf yapmak için ışıkları kapatmam ve kaynakları korumak için kağıtları geri dönüşüme yollamam söyleniyordu. | TED | كان يقال لي بأن أطفئ الإضاءة من أجل الحفاظ على الطاقة وأن أعيد استخدام الورق لأحافظ على الموارد. |
Fotoğrafçı olduğum için ışığı ve görünüşünü sevdim. | TED | لأنني مصور، أحب طريقتها في الإضاءة وكيف تبدو. |
Bunları nasıl sergileyeceğimizi çok düşündük, modern sanatsevere yabancı şeylerdi: Eserlerde diğer renklerin güzelliğini ortaya çıkaracak koyu bölümler genellikle solmuştu; ışığı, ipek ve altın sırmaları vurgulayacak şekilde yerleştirmek, etiketleme. | TED | فكرنا ملياً في كيفية تعريف هذه القطع الغير مألوفة للجمهور المعاصر: الألوان الغامقة التي تتوازن مع الألوان المتبقية في الأجسام التي تختفي عادة الإضاءة المناسبة التي تؤدي لإظهار خيوط الذهب الترتيب |
1930larda, Richard Kelly modern ışıklandırma tasarımı için bir metodoloji tarif eden ilk kişiydi. | TED | في عام 1930 ، كان ريتشارد كيلي أول شخص يصف بواقعية منهجية تصميم الإضاءة الحديثة. |
Ya da bunun gibi, kendisinin yaptığı bir ışıklandırma tasarımı General Motors için, teşhir alanı için. Ve o mekana girersiniz, | TED | أو شيئا من هذا القبيل ، وهو تصميم الإضاءة الذي قام به لجنرال موتورز ، من أجل معرض السيارات. وما ان تدخل المعرض |
Işıklar otomatiğe bağlanmış. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | الإضاءة تحت التحكم الآلي لا شيء يدعوا للقلق |
Buna göre, bu gölgelenmeler ancak ışığın yukarıdan gelip bir kubbenin konveks yüzeyine ya da bir çukurun dibine çarpmasıyla oluşabilir. | TED | وهكذا فإن أنماظ الظلال قد تنتج عن الإضاءة للأسفل على الجانبين المنحدرين لقبة، أو على أسفل الحفرة. |
Ne o gürültüler, ne o parlak ışıklar ne çığlıklar, ne de müzik. | Open Subtitles | سواء كان موضوع الطرق أو الإضاءة الصراخ أوالموسيقي |
O zaman belki görüşmemize biraz daha aydınlık getirmenin zamanı gelmiştir. | Open Subtitles | إذًا، ربما حان الوقت لإضافة بعض الإضاءة لمناقشتنا. |
Oradaki ışıklandırmayı geliştirmek kadar basit olabilir. | Open Subtitles | ربما يكون الأمر سهلاً كتحسين الإضاءة في الخارج |
Haydi ama, şu mükemmel ışıkta kendini görmek istemez misin? | Open Subtitles | يا، هيا، لا تريد أن ترى نفسك في الإضاءة المثالية؟ |
Kurbanın aşığı. Kayıp salon lambası. | Open Subtitles | ،عشيق الضحية و الإضاءة المفقودة في غرفة المعيشة |
Evin bütün ışıklarını açık bırakırdı, bütün odaları. | Open Subtitles | لقد كانت تترك الإضاءة تعمل في كل أنحاء المنزل بكل الغرف |
lamba bozulmuş. Bugün bir ara bakarım. | Open Subtitles | الإضاءة متوقفة سألقى عليها نظرة لاحقا هذا اليوم |
Şimdi bi fener alayım. Böylece herşeyi görürüz, ve kimse sağa sola sapmaz. | Open Subtitles | دعنى أحضر بعض الإضاءة لضمان سلامة الجميع من التعثر |