Sanıyorum baştan çıkarma ve kovma kısmıyla da sorunu yoktu? | Open Subtitles | وأفترض أنّه كان موافقاً على أمر الإغواء وجزئية الطرد أيضاً؟ |
Bu açıklamada tavus kuşunun kuyruğunu sergilemesi, dişileri baştan çıkarmak içindir. ve bu baştan çıkarma tavus kuşunun çiftleşip yavruları olacağı anlamına gelir. | TED | في هذا الحسبان، أن ذيل الطاووس كان للجذب الجنسي، وهذا الإغواء يعني أن الطاووس سيقوم بالتزاوج وإنتاج النسل. |
O zamanlar, baştan çıkarma yeteneklerine oldukça saygı duyuyordum. | Open Subtitles | آنذاك، كنت أنظر لمواهبه في الإغواء ببالغ الإحترام. |
Gerçekten de bizim tüketici toplumumuz büyük oranda Cazibe sermayesine dayanmaktadır. | TED | بالطبع، مجتمعاتنا الإستهلاكية مبنية بشكل واسع على رأس مال الإغواء |
Orada; "Ayartılmamıza izin verme, bizi kötü olandan kurtar." demektedir. | Open Subtitles | وتذكر: "قدنا نحو الإغواء "ولكن خلصنا من الشرور |
Kurbanlarını baştan çıkararak ele geçiriyor olsa da, | Open Subtitles | النقطة الأساسية هي، على الرغم من أنه يعبر من خلال مشاعر الإغواء الحميمية |
- İç, genç adam içki baştan çıkarma bölümünün iğrençliğini azaltır. | Open Subtitles | اشرب أيها الشاب سيقلل الشراب من سخافة مرحلة الإغواء |
Temel prensipleri bildikten sonra baştan çıkartmak kolaydır. | Open Subtitles | يا رجل، الإغواء أمر سهل بمجرّد أن تعرف المبادئ الأساسية |
Aslında bence daha içten. baştan çıkartma saçmalığıyla uğraşmıyorsun. | Open Subtitles | انه أكثر صدقاً, لا يوجد مقدار ضئيل من الإغواء |
Korktuğumuzda ya da şüphelerle, suçlulukla veya kinle baştan çıkarıldığımızda ihtiyaç duyduğumuz inancın, en güzel örneğiydi. | Open Subtitles | مثال على الإيمان الذي نحتاجه كثيراً عندما نشعر بالخوف أو الإغواء بسبب الشكوك أو الذنب أو الكراهية |
Onun vahşi kuvvetine karşı kendi kadınlığı ve baştan çıkarma gücü. | Open Subtitles | إنها عن قوته الوحشية ضد انوثتها قوتها على الإغواء |
Seni baştan çıkarttım ve gerektiğinde tersi de olmalı. | Open Subtitles | كنتُ أنا من أقوم بإغوائك، في حين كان من المفترض أن يكون الإغواء من جانبك. |
Ona baştan çıkarıcı da diyebiliriz çünkü elindeki büyük gücü kullanarak kendisine tapmamız için her şeyi yapar. | Open Subtitles | مخادع عظيم يجب أن ندعوه أيضاً الإغواء الكبير الذي يفعل |
baştan çıkarma sanatını öğrenmek de yetişkin olmanın önemli bir bölümü olabilir. | Open Subtitles | قد يكون تعلّم فنّ الإغواء جزءًا ضروريًا لتصير بالغًا |
Belki de Scott'ın son baştan çıkarmasını bulmak için kendi baştan çıkartmalarımızı yapmalıyız. | Open Subtitles | ربما الطريقة لكي نعرف المزيد عن ضحية الإغواء الأخيرة لسكوت هي استخدام قوة الإغواء لدينا |
Önemli olan baştan çıkarmak değil, onları tanımak. | Open Subtitles | التعرف إليهم هو المغزى وليس الإغواء |
Gidip onu elde etmelisin, dostum. baştan çıkartmalısın. baştan çıkartmak pek de iyi olduğum bir şey değildir. | Open Subtitles | عليكَ الحصول عليها يا رجل، عليك القيام بإغوائها - حسناً، الإغواء ليس صفة أبرع فيها - |
Bu daha ziyade içine çekilen ve sevgi tanrısı adına ya da Cazibe sermayesi adına kurban edilen şeydir. | TED | بل ما يتم ابتلاعه والتضحية به بإسم إله الحب أو بإسم رأس مال الإغواء |
Söz açılmışken, MTV'de Cazibe öğretmenlerinin bir hastalıkmış gibi gönül yarasını tedavi ettikleri bir program da vardır. | TED | وبالمناسبة، هناك برنامج على أم تي في يقوم به مدرسين الإغواء بمعالجة وجع القلب كمرض |
Ayartılmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar. Amin. | Open Subtitles | "وقِنا درب الإغواء وأحِدنا عن سبيل الشيطان، آمين" |