Alcatraz, çok az ayrıcalıkları olan en sıkı korunan cezaevi. | Open Subtitles | القطراز سجن ذا حراسة مشدّدة مَع قليل جداً من الإمتيازات. |
Alcatraz, çok az ayrıcalıkları olan en sıkı korunan cezaevi. | Open Subtitles | القطراز سجن ذا حراسة مشدّدة مَع قليل جداً من الإمتيازات. |
Albizzi ailesi onlarca yıl ayrıcalıkları yüzünden zayıfladı. Ve şehirde de onlar yüzünden işler durgunlaştı. | Open Subtitles | لقد أضعف ألبيتسي أنفسهم عقود من الإمتيازات السهلة ومدينة تركد تحت نفوذهم |
Onlar kim olduğunuzu önemsemiyor, ve sahanın her tarafında ayrıcalıklı kıçınıza tekmeyi vuruyorlar! | Open Subtitles | لأنهم سيقل إهتمامهم ويضربون في الإمتيازات ويسيطرون على الملعب |
Bir sürü ayrıcalığı olan çıtkırıldım tikilerin arasında kalmıştım. | Open Subtitles | الطلاب المرفهين الذين لديهم الكثير من الإمتيازات |
Senatör, tüm saygımla belirttiğim yasanın himayesine sığınıyorum. | Open Subtitles | سيناتور،أنا باحترام أحتج على ذكر الإمتيازات |
Ve rütbenin getirdiği bütün ayrıcalıkları da. | Open Subtitles | وكلّ الإمتيازات تلك إذهبْ بتلك الرتبة |
Korkarım ki emekliler belli ayrıcalıkları kaybeder. | Open Subtitles | و المتقاعدون يفقدون بعض الإمتيازات |
- Hükümet olarak bizim işimizle ilgili lütfen intikâl ile geçen ayrıcalıkları bir kenara bırakalım, o zaman tamam! | Open Subtitles | - عن أساليبنا كحكومة ... التي يمكنها إنهاء الإمتيازات الوراثية، فلا بأس |
- Hükümet olarak bizim işimizle ilgili lütfen intikâl ile geçen ayrıcalıkları bir kenara bırakalım, o zaman tamam! | Open Subtitles | -عن أساليبنا كحكومة ... التي يمكنها إنهاء الإمتيازات الوراثية، فلا بأس |
Bir kereliğine de ayrıcalıklı kişi, zor işi yapsın. | Open Subtitles | لندع ذوي الإمتيازات يقومون بالعمل الشاق لمرّة على سبيل التغيير |
Kültürler, mallar ve toplumlar sürekli bir paylaşım içinde. Ancak aynı zamanda, ayrıcalıklı insanlar ve dışlanmışlar arasındaki farklar artmakta. | TED | الثقافات والحاجيات والناس في حالة تبادل دائم، ولكن في نفس الوقت، تشهد الفجوة بين عالم أصحاب الإمتيازات وعالم المستبعدين اتساعا متواصل. |
Vatandaşın kendi kendine dayattığı ve gerçek sınırları ile yüzleşmek, bilgiye ayrıcalıklı ve genel ulaşım arasındaki ayrımın karşısına dikilmek istedim. | TED | كنت أرغب في مواجهة حدود ألمواطن ، المفروضة ذاتيا و الحقيقية و مواجهة الفجوة بين أصحاب الإمتيازات وحق الجمهور في الوصول إلى المعرفة. |
Posta yöneticisinin elbette bir ayrıcalığı vardır. | Open Subtitles | إدارة البريد تمنح الواحد الإمتيازات بالطبع |
ayrıcalığı olan, olmayanı kendi çıkarı için kullanıyor, ayrıcalığı olmayanın bu karanlık zalim dünyada kazanması için elimizden geleni yapmalıyız. | Open Subtitles | ذوى الإمتيازات يدمرون غير المتمتعين بإمتيازات وعلينا أن نساعد غير المميزين- فلترى ما يمكنك أن تفعله حيال هذا- |
Senatör, tüm saygımla belirttiğim yasanın himayesine sığınıyorum. | Open Subtitles | سناتور،أنا باحترام أحتج على ذكر الإمتيازات |