Hatırlarsanız o ahşap borunun içinden bir kağıt parçası çıkarmıştım. | Open Subtitles | أنت تذكر أني أخرجت من الإنبوب قطعة ورق صغيرة ؟ |
Anahtarı yine borunun altına koy ve geldiğin yerden çık. | Open Subtitles | أعد المفتاح خلف الإنبوب وأخرج من نفس المسار الذي دخلت منه |
Kilerinden boru yürütmüştüm. | Open Subtitles | أَخذ الكثير من الإنبوب الرئيسيِ الجيد خارج ذلك القبو |
Ahşap boru güzel görünüyor, değil mi, Başmüfettiş? | Open Subtitles | ان الإنبوب الخشبي جميل جداً ألا ترى ذلك سيدي المفتش ؟ |
Dönerken, benim uyuyor olduğum sırada, benim önümdeki koltuğa ahşap Boruyu bırakır. | Open Subtitles | و في طريق عودته عندما كنت أنا نائماً قام بوضع الإنبوب الخشبي في مقدمة مقعدي |
Henüz konuşamıyor çünkü boğazında o Tüp vardı. | Open Subtitles | لا يمكنه التكلّم بعد بسبب الإنبوب |
Ve kullanmak için tam bir tüpün var. | Open Subtitles | عِنْدَكَ ذلك الإنبوب الكامل للإسْتِهْلاك. |
Pipet. | Open Subtitles | الإنبوب. |
Görünüşe göre, borunun bir parçası hala adamın kafasındaymış. | Open Subtitles | على ما يبدو ، جزء من الإنبوب ما زال في رأس الرجل |
Ancak borunun iç tarafında her yerde parmak izin var. | Open Subtitles | لكن بصمتكَ بقيت على داخل الإنبوب |
borunun uzunluğu, borunun içine sığabilen ses dalgasının boyunu belirler. | Open Subtitles | طول الإنبوب يحدد طول الموجة الصوتية |
Çıkmadan önce Emily'nin çantasından anahtarı alıp buna koyacağım ve buraya, borunun arkasına saklayacağım. | Open Subtitles | سأخذ المفتاح من شنطة (إيميلي) قبل أن أغادر .. ثم سأضعه في هذه .. وأخفيه هنا خلف هذا الإنبوب تماماً |
Şu halde ahşap boru Paris'te bir dükkandan alınmış olabilir. | Open Subtitles | و بالتالي فإن الإنبوب تم شراؤه من محل في باريس على الأرجح |
- Eh, imkan konusunda, ahşap boru koltuğunuzun yanındaki aralığa saklanmış olabilir, | Open Subtitles | .. بالنسبة للفرصة فقد كان الإنبوب الخشبي مخبأ بالقرب من مقعدكِ في الطائرة |
"neden ahşap boru kaçınılmaz olarak bulunacak olduğu bir yere saklandı?" | Open Subtitles | لماذا قد أخفي الإنبوب الخشبي بمثل هذا المكان الذي يمكن إيحاده فيه بسهولة ؟ |
Boruyu al ve öldür onu. | Open Subtitles | أمسك بهذا الإنبوب وإقتله |
Şu sarı Boruyu gördün mü? | Open Subtitles | ظيو يرى هذا الإنبوب الأصفر؟ |
O Boruyu aldım. | Open Subtitles | التقطت هذا الإنبوب. |
"Tüp Şehir." Bana borçlusun. | Open Subtitles | مدينة الإنبوب أنت تدين لي بواحدة |
tüpün içinde üç kamera var. | Open Subtitles | هناك ثلاث آلات تصوير داخل الإنبوب. |
Buna yapın lütfen. İdrarınızı yapın. Birazını bu tüpe... | Open Subtitles | من فضلك عليك أن تتبول قليلا إلى هذا الإنبوب |
Sorun boruda. | Open Subtitles | إنه الإنبوب. |
- Boruların içinden geçip gelmiş. | Open Subtitles | - يبدو مثله مزّق خلال الإنبوب. |