| Yarın çıkıyorum. Çocuklarımı görmek için sabırsızlanıyorum. Çocuğun var mı? | Open Subtitles | سأخرج غدا، لا يمكنني الإنتظار حتى أرى أطفالي، أرزقت بأطفال؟ |
| Ben onun yüzüne görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني الإنتظار حتى أرى النظرة على وجهه |
| Gerçekten sürükleyici bir kitap yazıyorsun. Sonunu görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لقد كتبت صفحات مملة من الأدب لا أطوق الإنتظار حتى أرى نهايتها. |
| - Yapacaklarınızı görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | حسنٌ, أنا لا أطيق الإنتظار حتى أرى مالذي ستفعله بِه |
| Hadi ordan be! Stanton'ın oynayışını görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | اللعنة ، لا أستطيع الإنتظار حتى أرى ستانتون يعدو إليهم |
| Sonraki hamlesini görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار حتى أرى ما سيفعله ذلك الشخص في المرة القادمة |
| Belediye başkanı olmadığınızı görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع الإنتظار حتى أرى أنك لن تكون العُمدة بعد الأن. |
| - Sağ olun. Filmini görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يسعني الإنتظار حتى أرى فيلمكِ |
| - Aksiyon görmek için sabırsızlanıyorum. - Dikkat et. | Open Subtitles | لا أستطيع الإنتظار حتى أرى بعض الإثارة - احذر - |
| Raporu görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع الإنتظار حتى أرى التقرير |
| - Bir kıdemli ortağın çalışmasını görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | -أليس كذلك ؟ -بإمكاني الإنتظار حتى أرى عمل الشريك الرسمي |
| Gordo'nun suratındaki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا استطيع الإنتظار حتى أرى النظرة على وجه "غوردو" |
| Yüzbaşı'nın yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يُمكنني الإنتظار حتى أرى وجه القائد |