tropik fırtına ve tufanlar düzenli olarak Pasifik Okyanusundan gelir. | Open Subtitles | العواصف الاستوائية والأعاصير تثير على نحو منتظم من المحيط الهادي. |
Hamile kalmak için erkekleri cezbedip sonra onları yiyen tropik dişi böcekler gibiyim. | Open Subtitles | أنا مثل الحشرات الاستوائية الإناث أن ينكح الرجل في تلقيح الذاتي ويأكل منها. |
Ancak deniz kaplumbağaları gibi türlerin doğu tropik pasifik deniz alanında durmayacağınıda biliyoruz. | TED | إننا نعرف أيضاً أن أنواعاً مثل هذه السلاحف لا تبقى في منطقة واحدة من البحار الاستوائية الشرقية للمحيط الهادي |
Ben banyoları tropikal bir yağmur ormanı olarak düşünmeyi severim. | TED | افضل ان أعتقد ان دورات المياه هي مثل الغاباة الاستوائية. |
Bu tropikal ormanlar yıl boyunca her gün 12 saat günışığı alıyor. | Open Subtitles | هذه الغابات الاستوائية تستمع بضياء الشمس لمدة 12 ساعة يومياً طوال العام |
Burası, Kaplan köpekbalığının salınmadan hemen önce durduğu tropikal su tankı. | Open Subtitles | هذا حوض الشعب المرجانية الاستوائية حيث احتفظنا بالقرش النمري مسبقاً لإطلاقه |
Cam tabanlı teknelerle tura çıkan turistler, tropik denizin 45 metre altında Miami kulelerini görebilecekler. | TED | السياح الموجودين فى قوارب ذات قاعده زجاجية يمكنهم رؤية ابراج ولاية ميامى الغارقة خلال 150 قدم من المياه الاستوائية |
Sistemimizle, tropik ormanlardaki karbon stoklarını ayrıntılı olarak görebiliyoruz. | TED | مع النظام الجديد الخاص بنا، استطعنا رؤية مخزون الكربون في الغابات الاستوائية بالتفصيل. |
Çok uzak alanlarda bu kuraklıkların tropik ormanlara çok olumsuz etki ettiğini gördük. | TED | ما استطعنا ان نصل إليه ان في المناطق النائية جدا، كان للجفاف أثر سلبي كيبر على الغابابت الاستوائية. |
Karıncaları inceliyorum; çölde, tropik ormanlarda ve mutfağımda. Ayrıca, yaşadığım Silikon Vadisi civarındaki tepelerde. | TED | أنا أدرس النمل في الصحاري، والغابات الاستوائية وفي مطبخي، وفي الهضاب حول وادي السيليكون حيث أعيش. |
tropik yağmur ormanları oluştu, karşılıklı bağımlılığın yeni katmanlarını keşfetmek üzere. | TED | نشأت الغابات المطيرة الاستوائية ، مما اثار طبقات جديدة من الاعتماد المتبادل. |
Bu tabi dünyada benim kahramanım ise bu tropik kurbağalardır. | TED | بطلي لهذا في عالم الطبيعة هي هذه الضفادع الاستوائية. |
Yani yaklaşık yarım hektarlık mangrovları korumak yaklaşık iki buçuk veya daha fazla hektarlık tropik ormanı korumak gibi. | TED | لذلك فحماية فدان واحد من أشجار المانغروف قد يكون بمثابة حماية خمسة أفدنة أو أكثر من الغابات الاستوائية. |
tropik ormanların geniş alanları tarım için kullanılıyor. | TED | تستخدم المساحات الواسعة من الغابات الاستوائية للزراعة. |
Seni yanan çöllere götürmeye geldim ve tropikal yıldızlar altında yağlarımı üstüne süreceğim. | Open Subtitles | لقد جئت كي أحملك الي الصحراء الملتهبة لأطبق عليك ارادتي تحت النجوم الاستوائية |
Bu fenomen, tropikal resiflerde gördüğünüz her şeyle çok çok ilgili. | TED | تلك الظاهرة مرتبطة جدا بشيء لم تراه في أي وقت مضى على الشعاب المرجانية الاستوائية. |
Kakao yağının tropikal aromasının benzeri mi bu? | Open Subtitles | قد تكون الرائحة الاستوائية المصطنعة لزبدة الكاكاو؟ |
Mayıs, tropikal bölge, fakat mevsim bahar değil. | Open Subtitles | مايو، في المنطقة الاستوائية لا يوجد ربيع هنا |
Aylardan Temmuz ve kambur balinalar tropikal sulardaki üreme bölgelerindeler. | Open Subtitles | يونيو، منطقة التربية للحوت الأحدب في المناطق الاستوائية |
tropikal Radyo'yu dinleyebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك الاستماع إلى وزير الخارجية الاستوائية. |
Buna Tropical Desire deniyor. | Open Subtitles | اذاً , هذة الواحدة تسمى الرغبة الاستوائية |