Böylece, parçacıklar yakınlaşır ve daha çok çarpışma meydana gelir. | TED | وسوف تحدث الاصطدامات اكثر وكثرة تلك الاصطدامات تعني رفع احتمالية |
Birçok çarpışmada, yalnızca seken vuruşlar olabilir, ama bazen direkt tam çarpışma meydana gelir. | Open Subtitles | معظم الاصطدامات نلمحها فقط, لكن من حين لآخر هناك اصطدام مباشر. |
Dev gezegenler de bizleri çarpışmalardan koruyabilmek için doğru yerde olmak zorunda. | Open Subtitles | ولابد للكواكب العملاقة أن تكون في المكان الصحيح لكي تحمينا من الاصطدامات |
Öğrencim ve ben, bu hızlı dönen dev çarpışmaların verilerine bakıyorduk. | TED | كنا أنا وتلميذي ننظر إلى البيانات المرتبطة بهذه الاصطدامات العملاقة سريعة الدوران. |
Her saniye çarpışmalarla üretilen milyarlarca zerre dışarı atılır. | Open Subtitles | هذا يُثير احتمالات، أنه من بين مليارات الاصطدامات المُنتجة كل ثانية، |
çarpışmaya müsait parçacıkların sayısını arttırarak daha fazla çarpışmanın meydana gelebileceği bir ortam oluşturuyoruz. | TED | يمكننا ان نصنع بيئة يكون فيها معدل الاصطدامات أكبر و حدوثها أكثر ثالثاً : يجب علينا تقليل الزمن بين الحصص |
Öyleyse yaşam, böylesi ölümcül bir Çarpışmalar dizisinde nasıl hayatta kaldı? | Open Subtitles | إذًا كيف يمكن أن تستمر الحياة بعد تلك الاصطدامات العنيفة؟ |
Pek çok kafa kafaya çarpışma oluyordur. | Open Subtitles | افترض ان هناك الكثير من الاصطدامات المباشرة |
Yüzeyi dev çarpışma kraterleri ile örtülüdür. | Open Subtitles | إنه مغطى بفوهات كبيرة جاءت من الاصطدامات |
Ama veriye ilişkin en heyecan verici şey 1 milyonuncu çarpışma, 2 milyonuncu çarpışma ya da çarpışmaların devamlı geldiği gerçeği ve devamlı olmaları ve daha da fazla çarpışmaya sahip olmamız, daha da fazla şansa sahip olmamız, ilginç fiziğe bakabilmemizi sağladı. | Open Subtitles | ولكن الشيء الأكثر إثارة حول البيانات هو مليون تصادم أو مليوني تصادم أو الحقيقة أن الاصطدامات ظلت تحدث باستمرار |
Çok fazla çarpışma var. Seyahat sırasında bazı vücut parçalarını bile kaybedebilirsin. | Open Subtitles | هناك كل هذه الاصطدامات قد تفقد احد اعضاء الجسم |
çarpışma sayılarını arttırarak, bu çarpışmalardan bazılarının doğru eşleşmeyi yapma oranını arttırmış ve balo için randevulaşmaya yetecek enerji ortaya çıkarmış oluruz. | TED | وعبر زيادة عدد الاصطدامات نحن نرفع من احتمال ان تكون بعض تلك الاصطدامات في المنحى الصحيح وتملك الطاقة الكافية لكي تولد دعوة للحفلة الراقصة و على المنحى الكيميائي ، فإن هذا التصرف يوازي |
Sürü şeklinde dolaşınca, sürünün dış kısmındaki öğrenciler iç kısımda olanları çarpışmalardan izole ediyor. | TED | سوف يعزلون هؤلاء في منتصفها ويحرمونهم من مشاركتهم في الاصطدامات وعبر فك الترابط ذلك فان هؤلاء الطلاب سوف يصبحون معرضون |
Laboratuvar deneylerimi bilgisayar modelleriyle birleştirdim ve en dev çarpışmalardan sonra Dünya'nın çok sıcak olduğunu, bir yüzeyin olmadığını keşfettim. | TED | دمجت تجاربي المخبرية بنماذج الحاسوب واكتشفت أنه وبعد العديد من الاصطدامات العملاقة، تصبح الأرض ساخنة جدًا، لدرجة يختفي معها السطح. |
Büyük çarpışmaların çoğu güneş sistemimizin iç kısmında meydana geldi. | Open Subtitles | أغلبية الاصطدامات حدثت في الجزء الداخلي للنظام الشمسي |
Ve burada, şimdi, bugün, sonunda, yüksek enerjili çarpışmalarla, yeni fizik rüyalarına bakmaya başlayabiliriz. | Open Subtitles | ولذلك هنا، الآن، اليوم، أخيرا مع الاصطدامات عالية الطاقة يمكننا أن نبدأ في النظر لهذا الحلم بالفيزياء الجديدة |
Birçok dev çarpışmanın sinestiler oluşturduğunu keşfettik, fakat bu yanan, parlak objeler çok fazla yaşamıyorlar. | TED | اكتشفنا أن الكثير من الاصطدامات العملاقة تنتج عنها أجسام سينيستيا، لكن هذه الأجسام المتوهّجة والبراقة لا تعيش طويلًا. |
Sonunda, aşina olduğumuz her şeyin tohumları -- gezegenimizin boyutu, güneş sistemindeki pozisyonu ve ögesel bileşimi -- hesaplanamaz derecede büyük, rastgele Çarpışmalar serisi tarafından belirlendi. | TED | وبالنهاية، أساس وجود كل شيء نحن على دراية به... وذلك يشمل حجم كوكبنا وموقعه ضمن المجموعة الشمسية، وتكوينه... أمورٌ حددتها سلسلة من الاصطدامات العشوائية التي لا تعد ولا تحصى. |