- Muhtemelen görülmeyecek kadar küçüktü ve birkaç saat önce başlamıştı. | Open Subtitles | على الاغلب انه صغير جدا لنراه و هو ينزف منذ ساعات |
Muhtemelen, şu ana kadar olduğumdan daha iyi profilci olabilirsin. | Open Subtitles | على الاغلب انتى محللة افضل مما سوف اكون انا يوما |
Yani Muhtemelen kadın, adamın cinayetlere onsuz devam ettiğinden habersiz. | Open Subtitles | اذا هى على الاغلب غير مدركة انه استمر بالقتل بدونها |
İki hafta içinde çok saç döktüm; Çoğunlukla burada. | Open Subtitles | لقد فقدت فى اسبوعين الكثير من الشعر على الاغلب هنا |
- Ne yazık ki eğer bu hazine gerçekse, büyük ihtimalle kırmızı tünellerden birinde. | Open Subtitles | لسوء الحظ إن كان هذا الكنز موجوداً فإنه موجود على الاغلب في واحد من الأنفاق الحمراء |
Aslında çoğu alev yanığı yani aslında sadece birisinin üzerine düşmüş, sonra da diğerlerine devam etmiş. | Open Subtitles | على الاغلب انهم اصيبوا من صعقات الضوء لذا اصابت احدهم ثم اصابت البقية |
Yani bu çocuk, Muhtemelen kötü muameleye maruz kalmış, yolu boyunca karşılaştığı hemen her yetişkin tarafından terk edilmiş, gözardı edilmiş, ihanete uğramıştır. | TED | وهذا الطفل .. قد تعرض على الاغلب الى الاساءة والهجر والاهمال والخيانة من قبل كل بالغ صادفه في حياته |
Metal dedektörden geçerseniz Muhtemelen ölüyorsunuz. | TED | وإن عبرت عبر كاشف للمعادن فسوف تلقى حتفك على الاغلب |
size çok içten gelen bir yakınlıkta Muhtemelen sık sık düşünmediğiniz bir şey. Bu, bütün hislerinizin, | TED | شيء أقرب إليك من منزلك وربما لا تفكر فيه على الاغلب معظم حياتك رغم ان كل المشاعر والاحساسيس |
Ve Muhtemelen 1,800 megavatlık güneş enerjili sistemler koyacağız 3.5 milyon metreküp su üretmek için. | TED | و اننا علي الاغلب سنضع 1800 ميجا وات من النظام الشمسي لانتاج 3.5 مليون مكعب من الماء. |
Anneyi görüyorsunuz iki kızın arasında, Muhtemelen sağ ve soldaki, ve sağ tarafta tek yumurta. | TED | ترى هنا الام في الوسط وابنتاها , على الاغلب من جهة اليمين والشمال, وبيضة وحيدة على جهة اليمين. |
Seni şaşırtabilirim. Muhtemelen bu konuda zannettiğinden daha iyiyimdir. | Open Subtitles | انني قد افاجئكي انا على الاغلب اكثر مما تعتقدين |
Muhtemelen 21 veya 22'sinde almışlardır. | Open Subtitles | على الاغلب أنهما تخرّجا بعمر الـ21 أو الـ22 |
Muhtemelen hepimizin hatta Neredeyse herkesin ajan olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | انه على الاغلب يعتقد اننا جميعا عملاء انه تقريبا يعتقد ان الجميع هكذا |
Evet, Muhtemelen ben de babam olmasa oynamazdım. | Open Subtitles | نعم، على الاغلب لم اكن لأفعل ايضا، لولا ابى |
Balta yarasına gelince, saplanma açısına bakarak Muhtemelen kadın ve ondan kısa birisinin attığını ve kavga izinin olmadığını söyleyebilirim. | Open Subtitles | باستثناء جرح الفاس , والحكم من زوايا داخلية اتت من شخص اقصر انثى على الاغلب لا شئ يشير هنا الى حدوث عراك |
Çoğunlukla özel bir kulüptü ve kulüp başkanı ömür boyu görev yapacaktı. | Open Subtitles | لقد كان على الاغلب نادى ليلى خاص مع رئيس مدى الحياة |
Çoğunlukla kimse kaybolduklarını fark etmez. | Open Subtitles | الاصدقاء لا يعرفون جداولهم على الاغلب لا احد يلاحظ حتى غيابهم |
Ama öyle birileri olsa, büyük ihtimalle benim gibi birine kızgın olurdu. | Open Subtitles | لكن شخص كذاك.. كان سيكون على الاغلب منزعج من شخص مثلي |
Hiçbir şekilde öne çıkmayacak ve işin aslı öğrencilerin çoğu birlikte mezun olduklarını hatırlamayacak. | Open Subtitles | هو لم يبرز فى اى وصف فى الواقع، معظم زملائه الطلاب على الاغلب لن يتذكروا حتى تخرجهم معه |
Onlar Genelde bunun autism olduğunu düşünüyorlar. | Open Subtitles | على الاغلب يعتقدون انها حالة من الانطواء الذاتى |
Microsoft'un hikayesi daha çok... bu Microsoftun tekeli değil de OEM lerinkiymiş gibi görünüyor. | Open Subtitles | تبدو قصة ميكروسوفت على الاغلب بانه لم تكن هذه قضية ميكروسوفت وانما قضية مصنعي القطع |
Örneğin, bu binadaki asansörler büyük olasılıkla bunlardan biri tarafından kontrol ediliyor. | TED | على سبيل المثال المصاعد في هذا المبنى على الاغلب يتم التحكم فيها عن طريق واحد من هذه |