Benim tanıdıklarımdan olmayan biri ile evlenmesini seviyesinin altına inmek olarak kabul ediyorum. | Open Subtitles | لكان من الانحدار بالنسبة لها أن تتزوج بشخص لا أستطيع الاقرار بأنه صديقي. |
kabul etmelisiniz ki bu çok fazla seçenek demektir. | TED | عليكم الاقرار بأن هذه خيارات واسعة جداً. |
Hem de kabul etmek istemediğim kadar ama bu güçler seni kandırıyor da. | Open Subtitles | أتفهم هذا، أكثر مما أرغب في الاقرار به ولكن تلك القدرات.. إنها تخدعك أيضًا. |
Cumhuriyetçi aday ve partisi, ülkemizde arz edilen tehdidin ciddiyetini kabul etmeyi reddetse de bizim etmeyeceğimizi bilin. | Open Subtitles | ان كان المرشح الجمهوري آخرون في حزبه يرفضون الاقرار بخطورة الوضع الذي يهددنا في ديارنا فنحن لا نفعل ذلك |
Ancak o iyi niyetli kuralları da kabul etmemiz lazım, aşırı düzeyde istenmeyen sonuçlara yol açtılar; şehirler inşa etmek için yasa dışı yollara başvurmak gibi. | TED | لكن علينا أن الاقرار بأن كل هذه القوانين الحسنة النية كان لها عواقب هائلة بشكل غير مقصود بجعل طريقتنا السابقة لبناء المدن أمر غير قانوني |
Şu an bunu sen bile kabul ettin. | Open Subtitles | حتّى أنتَ عليكَ الاقرار بذلك الآن |
Suçu kabul etmem konusunu çok fena zorluyorlar. | Open Subtitles | انهم يصرون على صفقة الاقرار بالذنب بشدة |
Efendim, ama bu davada eğer itiraf pazarlığı iki gün sonra önerilmiş olsaydı; son olayların da ortaya çıkmasıyla birlikte size müvekkilimin o anlaşmayı kabul etmeyeceğini garanti edebilirdim. | Open Subtitles | ولكن مع هذه الحالة خاصة , سيدي إذا تم عرض صفقة الاقرار بالذنب فقط بعد يومين ... |
Avukatı korkunç bir anlaşmayı kabul etti. | Open Subtitles | وافق محاميه على صفقة الاقرار بالذنب |
Onlara Tanrı'yı kabul etme yada reddetme şansı tanıdı. | Open Subtitles | يختار الاقرار بالله او اهمالة |