Hayatlarına inen bir ışık olduğunu söylüyordu. Bize umut getirdi. | TED | حيث قال لقد انارت هذه المسيرة نفسي جلبت لي الامل |
Toplum sanki bir sonra doğru gidiyordu ve umut yoktu. | Open Subtitles | واحساس ذلك المجتمع باليأس من بنهاية مأساوية مع انعدام الامل |
O, tek başına onlara umut verdi. 23 yıllık bir zaman içinde, | Open Subtitles | لقد اعطاهم الامل كيد واحدة وفى خلال ثلاث وعشرون سنه من حياته |
Ve ayrıca, daha büyük bir sistemle bağlantılı olacağınız umudu var. | TED | وكذلك، الامل أن تكون متواصل مع النظام الأكبر |
Üstat Yoda ile konuşurum. Umudunu kaybetme, dostum. | Open Subtitles | سوف اتحدث مع السيد يودا لا تفقد الامل , يا صديقي |
Bu fil ezici üstünlüğe karşı... ... ancak umut vadediyor. | TED | هذا الفيل .. ضد كل التوقعات والاحتمالات .. بكل بساطة يشع في نفوسنا الامل |
Ve işte bu bana inanılmaz büyük bir umut veriyor. | TED | وذلك العمل الذي يدفع في انفسنا الامل الكبير |
Bunlardan biri ve bu çelişkili çünkü daha çok hoş bir şeyle ilişkili, kariyerlerimiz için sahip olduğumuz umut. | TED | احد هذه الاسباب، وهوسبب متناقض كونه مرتبطا بشيء قريب الى النفس الى حد ما انه الامل الذي نحمله جميعنا تجاه مهننا |
Ne umut var, ne yol, ne çare! | Open Subtitles | و حين تفعل تعالى لتبكى معى على الامل الماضى على العناية الماضية على المساعدة الماضية |
Bir umut görür gibiyim. ama önlemek istediğimiz kadar Umutsuz bir çaba ister. | Open Subtitles | اننى أتلصص على بعض الامل فاننى يائس أن أمنع الامر |
Ne incelenecek bulgular ne de umut vaadeden bir şey vardı. | Open Subtitles | لا توجد ادلة حقيقية لا شيء يبعث فينا الامل |
umut. İnsanın vazgeçemediği illüzyon. | Open Subtitles | الامل هو أكثر المشاعر البشرية تمويها ً وخداعا ً |
Aslında, karanlık yaşamında bir umut ışığı var. | Open Subtitles | فى الواقع لدينا شعاع من الامل فى ظلمات الحياه |
umut. İnsanın vazgeçemediği illüzyon. Aynı anda... | Open Subtitles | الامل هو أكثر المشاعر البشرية تمويها ً وخداعا ً |
umudu bırak . Bana bak. Hayaller insanı bitirir. | Open Subtitles | ابتعد عم الامل ، انظر إلي الاحلام للفاشلين |
Burası LA, umudu ve ülkesi olmayanların halkı. | Open Subtitles | انها لوس انجلوس انها لفاقدين الامل وفاقدين بلادهم |
Arkasında iki ölü koca bırakmasına rağmen kutsal topraklara ulaşma Umudunu asla kaybetmedi. | Open Subtitles | لديها اثنان من الازواج ماتوا في الوطن لكنها لم تفقد الامل بالوصول الى زيون |
Ve inanıyorum ki, bu şekilde hikayenin gidişatını bir kutlamaya veya bir umuda doğru değiştirebiliriz. | TED | و اعتعد انه يمكننا ان نقلب هذه القصة لواحدة عن الاحتفال وواحدة عن الامل |
Kendi evimde, kendi işimi yapma ve kendi toprağıma sahip olma umudumu neredeyse yitiriyordum. | Open Subtitles | فقدت الامل أن اقوم بعملى انا فى بيتى انا و ان تكون لى ارضا |
umudun bu insanları öfkelendirdiği aşikardı. | Open Subtitles | من الواضح أن الامل دب في أرواح اليهود المساكين |
Umutsuz vaka olarak görünmekten nefret ederim, ama ailem ben çocukken öldü. | Open Subtitles | أكره ان أبدوا كافاقده الامل لكن والداى ماتوا منذ ان كنت صغيره |
Ama birşey kesin. Bize doğru geliyor. Ama umudumuzu kaybetmemeliyiz. | Open Subtitles | وهناك شيء واحد مؤكد و هو انه في الطريق الينا و لكن لا يجب ان نفقد الامل |
İnsanlar umutlarını kaybetmeye başlıyorlar. | Open Subtitles | الناس بدات تفقد الامل و صار من الصعب عليها ان تؤمن |
- umutlar ve sonuçlar farklıdır. Biri ister istemez diğerinin oluşmasını engelliyor. | Open Subtitles | الامل والنتائج مختلفة ليس من الضرورة ان يصنع احدهما الاخر |
Duke ona kaybettiği arkadaşını hayatta tutma ümidini yitirmeyecek kadar kendini gösteriyor. | Open Subtitles | ديوك يظهر له ما يكفي لأقناعه بأنه صديقه المفقود ليبقي الامل حيا |
Savaş ve yetersiz beslenme insanlarla birlikte umutları da öldürüyor. | TED | والحرب وسوء التغذية تقتل الناس هناك بالاضافة الى الامل |