Jambon dolaşım sisteminde bezelye çorbası ona hiçbir şey değil. | Open Subtitles | بالنسبه له حساء البازلاء .ليس إلا نظام توصيل لشرائح اللحم |
Tabii. Bu bezelye toplayıcısı burada olduğu sürece bir daha beni çağırmayın. | Open Subtitles | بالتأكيد يمكنك ذلك و لا تخرجنى مرة أخرى فى وجود منتقى البازلاء هذا |
bezelye çorbası güzel görünüyor. Tadabilir miyim? | Open Subtitles | كنت ذكيا في طلب شوربة البازلاء إنها تبدو لذيذه.هل لي أن ؟ |
Bezelyeyi bu tarafa uzatmanızı rica etsem sizi rahatsız etmiş olmam, değil mi? | Open Subtitles | هل يمكنني أن أطلب أن تمرري لي البازلاء ؟ |
İki tarafını da birkaç dakika kızarttıktan sonra ateşin altını kısıp bezelyeleri atacağım. | Open Subtitles | دقيقتين على كل جانب اخفض الحرارة ,خمس إلى عشر دقائق بينما أطهو البازلاء |
Kısa etekler, dar bluzlar, tabaktaki seksi bezelyeler gibiler. | Open Subtitles | بتنورة قصيرة، وبصدر مفتوح، كحبات البازلاء الصغيرة والمثيرة أثناء نموها |
Elimizde 24'er fasulye var yapacağımız da hak ettiğini düşündüğümüz kişilere dağıtmak... Kim o? | Open Subtitles | لذا الفكرة أنك تضع حبة البازلاء على الصورة ..التي تعتقد أن صاحبها يستحق |
O halde ilahiler bezelye çorbasının içinde okunacak." | Open Subtitles | لابد و أنني أسقطت كتاب الصلاة في حساء البازلاء |
Kayısılarım kurudu, bezelye gibi oldu. | Open Subtitles | المشمش عندي بدأ يجف أيضاً لقد أصبح بحجم البازلاء الصغيرة |
Şarap, sarımsaklı tavuk, en sevdiğim yemek, özel kesimli patates, bezelye... | Open Subtitles | أعني، والنبيذ، والدجاج والثوم، و الذي هو المفضل لدي، سكالوب، البازلاء... |
Benim aklım seninkinden iki kat fazla çalışıyor, seni bezelye beyinli. | Open Subtitles | قدرات عقلي ضعف قدراتك يصاحب العقل بحجم البازلاء |
Ben de bezelye kabuğu alacağım ama sana tek bir tane vermeyeceğim. | Open Subtitles | سأطلب قرون البازلاء ولا يمكنكما تناول أياً منها |
Ben sadece - - onları çıkartıp içlerine biraz soğan ve bezelye koyacaktım. | Open Subtitles | اعتقدت انه يمكنني خفقها وإضافة البازلاء والبصل |
Bu bezelye çorbası oyunculuk kadar Sulu ve bir o kadar abartılı. | Open Subtitles | حساء البازلاء هذا ضعيف بقدر التمثيل ولا يوجد بها أدنى مرق |
Buradaki küçük bayan bezelye çorbasını sevmiyor. | Open Subtitles | تلك البنت الصغيرة . لا تحب شوربة البازلاء |
bezelye çorbası da sevilecek yemek değil. | Open Subtitles | شوربة البازلاء ليست ما تكره ، على ما أظن |
Sen bana bu bezelye çorbası renkli koltuğu anlatsana? | Open Subtitles | لما لا تخبرني بأمر هذا الكرسي الذي يشبه حساء البازلاء ؟ |
Bence rahatlatıcı ve sakinleştirici tıpkı bezelye çorbası gibi. | Open Subtitles | أعتقد أنه مهدئ ومريح تماما كحساء البازلاء |
O Bezelyeyi bitirme , onu şimdiden mutlu yaptın? | Open Subtitles | لا نهاية له البازلاء ، وهل هذه سعيدة الآن؟ |
bezelyeleri nasıl tek tek yiyorsun? | Open Subtitles | لمَ لا تأكلين البازلاء الخاصة بكِ في آنٍ واحد؟ |
bezelyeler makarna ile karışmış. Sana yemeyeceğimi söyledim. | Open Subtitles | البازلاء أكثر من المعكرونة ، لقد أخبرتكِ فحسب بأن ذلك ليس جيداً |
Bana bira ve fasulye verin, hepsini yola getireyim. | Open Subtitles | لنحضر بعض البازلاء, والبيرة وسيكون كل شيء واضح |
Ve sen genç adam; bezelyelerini bitirmeden başka bir şey yiyemezsin. | Open Subtitles | وأنت أيها الشاب،ليس من المسموح لك أن تأكل اي شئ اخر حتى تأكل البازلاء |
Çünkü bezelyeye bayılıyor ve sanırım hepimiz böreği sağlıklı yaşam gıdalarına tercih ediyoruz. | Open Subtitles | -لأنه يحب البازلاء -أعتقد أننا جميعا نفضل الإيجرول عن مزيج العناصر الطبيعية |
Bir baklanın iki bezelyesi gibi. | Open Subtitles | إنكما كحبتي البازلاء في طبق |
Karının her ihtimale karşı, buzlukta bezelyelerin yanında başka bir adamın çocuklarını saklamasına izin verir miydin? İşte konu bu. | Open Subtitles | هل تقبل أن تحتفظ زوجتك بنطافِ رجلٍ آخر مجمّدةً مع البازلاء من باب الاحتياط؟ |
Hiç buzumuz yoktu ve şu dondurulmuş bezelyelerden kullanmak zorunda kalmıştık. | Open Subtitles | لم يكن لدينا ثلج لذلك إستخدمنا حقيبة من البازلاء المجمدة. |